Paşam imamları yola getirdi de...

Önce sosyal medyaya düştü, sonra haber oldu. (Artık alıştık bu algoritmaya da.)

AKP’li gençler dünyanın yuvarlak olduğu konusundaki pozitivist dayatmaya kafa tutayazmışlar. Muhtelif kanıt da sunarak, yuvarlaklık senaryosunun zayıf noktalarını ve buradaki derin komployu deşifre eden bir yazı partinin Fatih gençlik kollarına ait internet sitesinde yayınlanmış!

Dünyanın tepsi gibi düz olduğunu düşünenlerin varlığı değil, böylelerinin iktidardaki partinin gençlik kollarında görevler almış olması bile değil ama “dünyanın yuvarlak olduğu savıyla kuşakları zehirleyen bilim papazlarına savaş açılmış” bir ülkede yaşamak koyuyor insana…

Ülkede dedik ama lafın gelişi. Fatihli evladı fatihanın “tezlerine” dayanak yaptığı hikayeler de gördüğüm kadarıyla ithal. Gördüğüm kadarıyla diyorum, bu dev eseri derinlemesine okuyacak sabra sahip olmayan milyonlarca insandan biriyim.

Bu zırvalar başka ülkelerde de savunuluyor yani.

“Suudi Arabistan’da, İran’da falan savunuluyordur tabii” demeyin sakın. Bir kere çarpılırsınız.

İran’ın ortaöğrenim müfredatında evrime ayrılmış olan yer çarpar sizi.

Bir de yobazlığın menbaı olarak ABD’yi değil de Suudi Arabistan’ı gördüğünüz için, Usame Bin Ladin’in ailesi ile ABD gezisi yaparken çektirdiği fotoğraflar çarpar.

Yetmez küçük Bush hazretlerine “dünyayı kurtar ya Corç dabılyu” tebliğinde bulunan Cebrail’in müsteşarı çarpar.

Yetmez, “dini inancım gereği çocuğumu aşılattırmayacağım şerif” diyen binlerce Amerikalı “lanet olası beyaz kıçını kaldırmaya” üşenmez, çarpar.

Pazar yazısı olunca lafı sakız gibi bir o yana, bir bu yana çekiştirmek mümkün oluyor tabii. Ama uzatmayalım.

Dünyanın top gibi yuvarlak değil, tepsi gibi düz olduğuna inanan, inanan ne, militanca bunu savunan AKP’lilerden söz açılınca epey bir kimsenin aklına “imamları teyyare ile uçurup, dünyanın yuvarlaklığına iman edene kadar indirmeyen” Güventürk paşa gelmiş.

Olay doğru mu, kupür gerçek mi bilmiyorum. “Velev ki olmamış” olayın kahramanı Güventürk, “Atatürk paşası” namıyla biliniyor. 1957’de ordu içinde darbe amaçlı örgüt kurmaktan yargılanıp beraat etmiş, böylece görevinin başına dönüp 27 Mayıs’ı görmüş bir asker. 1969’da Korgeneral olarak emekli olmuş. Bolca da kitap yazmış birisi.

“Atatürk paşası”nı daha da ilginç kılan bir olaysa, gerçekten az rastlanır türden. Orduda çok örneği olduğunu sanmıyorum.

Fakir Baykurt’un 1957’de yazdığı “Yılanların Öcü” 1962’de filme çekiliyor. Güventürk Paşa’yla ilgili bilinen olay şu: Güventürk paşanın Tuğgeneral olarak görev yaptığı tümende erlere her gece Yılanların Öcü filmi gösteriliyor. Paşa da her gösterimden önce çıkıp film hakkında bir konuşma yapıyor. Bir kaynağa göre, konuşmanın muhtevası şöyle: Bu film, yapılan haksızlıkları ortaya koyan ve milleti uyandırmaya çalışan bir filmdir. Dikkatli seyredin. Terhis olup köye dönünce haksızlıklara tahammül etmeyin. Kanun karşısında herkes eşittir. Ağa yoktur, bey yoktur, millet vardır. Hakkınızı arayın. Nahiye müdürü sizi dinlemezse, kaymakama çıkın. Ondan da bir netice alamazsanız Cumhurbaşkanına kadar şikayet yolunuz açıktır. Bu filme komünist diyenler, ağa ve beylerin menfaatlerini korumak isteyen hakiki komünistlerdir.

Aman paşam, yaman paşam. Yılanların Öcü’nü erlere seyrettiren paşam. İmamları teyyareye doldurup, “düz müymüş, yuvarlak mıymış gavat sürüsü” diye diye dakikalarca eziyet edip yola getiren paşam. Bir nevi Galile’nin intikamını Torquemada’dan alan paşam.

Ama küçük bir kusuru var paşamın.

Paşa olması mı mesela? Laik, demokratik Cumhuriyet’te paşalık ne! Paşalık, padişahlık kalıntısı.

Paşanın, paşalık dışında bir kusuru var.

Bilinmeyen bir hikaye. Ben birinci ağızdan aktarıcısıyım.

Fakir Baykurt’un öyküsünden uyarlanan filmi erlerine seyrettirip, bir güzel endoktrine ederek köylerine yollayan paşanın çok değil belki 3-5 yıl sonra yolu Fakir Baykurt’la kesişiyor. Güventürk paşa, Gelibolu’da görev yaparken Fakir Baykurt da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) başkanı. 3-5 yıl önce Yılanların Öcü’nü erlerine yukarda andığım şekilde sunan Güventürk paşa işte o tarihte (1969 olmalı) çevresine bilgi veriyor. “Bu Fakir Baykurt, azılı komünisttir. TÖS diye de bir sendikanın başına geçmiş. Geçit vermeyin, aman vermeyin.”

Dünyanın düzlüğü, yuvarlaklığı, imamların teyyareden korkusu, paşaların imamlara dönük amansızlığı falan derken, bir bayram sohbetimiz buraya bağlandı. Fakir Baykurt’tan bu hikayeyi eski Köy Enstitüsü yerleşimi olan Kepirtepe’de Öğretmen Okulu’nda dinlemiş bir sendikalı resim öğretmeninin aktarımını kayda geçmek de bu Pazar yazısı ile bana düştü. Fakir Baykurt, birkaç yıl önce, kendi eserinin uyarlamasını yere göğe sığdıramayan “Atatürk Paşası”nın sonrasında onu “azılı komünist sendika başkanı” olarak düşman bellemesini içine sindirememiş de, bir öğretmen odasında Kadir hocaya böyle anlatmış.

Hasılı kelam…

Anafikrin babafikri: Atatürk paşasının teyyareden attığı yobazlık, Fatihli bir web sitesinden çıktıysa, paşalarla bir yere kadar demekte fayda vardır.

Atatürk paşasının imamlara yaptırdığı teyyare gezisini keyifle anarken, asıl teyyare gezisini yaptıracak işçi sınıfına selam diyerek Pazar yazımızı bitirelim.

 

İlgili bağlantılar:

Artık ulaşılamayan evladı fatihan yazısı:

http://www.akgencfatih.com/makaleler/55-makaleler/duz-dunya-teorisi

 

Faruk Güventürk'ün konuşmasının aktarıldığı yazı:

http://www.radikal.com.tr/kitap/gecmis-zaman-tesellileri-854426/