Din işlerinden bize ne?

“Din işleri ile devlet işlerinin ayrılması...”

Laikliğin naif tanımı bu. Yıllarca bunu konuştuk.

Öyle ki, laiklik sadece siyasetin dinin istismarına açılmasının değil, dinin de siyaset tarafından istismara uğramasının engeli sayıldı.

Laik bir ülkede din siyasette kullanılamazdı. Böylece din de istismar edilemez, bozulamaz, hırpalanamazdı.

Hepimizi ilgilendiren iki mesele vardı. Din işleri ve devlet işleri.

İşte bu işleri ayırarak çok önemli bir iş yapıyor, işlerin yolunda gitmesini sağlıyorduk.

Din işlerinin de yararına, devlet işlerinin de.

Bu formülasyon aynı anda hem fazla devletli bir formülasyon, hem de dinci.

Birincisi, laiklik, siyasetin, devletin, yani tüm toplumun ortak ve genel çıkarı için örgütlendiği varsayılan/iddia edilen çağdaş yapının dinle ilişkisini kesmesinin, dinden arındırılmasının adıdır.

Yani din işleri ile devlet işlerinin nasıl ilişkilendirileceği değil konumuz.

Baktığımız yer ise din ya da devlet değil toplum, toplumun çıkarları ve geleceği.

Siyasal yaşamdan, yani toplumsal ilişkileri elbette sınıfların çıkarları ve karşılıklı ilişkileri/dengeleri doğrultusunda “yeniden” düzenlemeye, belirli kurallar çerçevesinde bunlara müdahale etmeye dayanan siyasetten dinin çıkarılması.

Bu tercihin arka planında birden çok şey var. Dinlerin, daha doğrusu dinleri temsil etme ve örgütlü bir biçimde sürdürme iddiasında olan dinsel kurumların siyasetteki, devlet yönetimindeki ağırlığı kapitalizmin gelişmesi, paralel olarak ortaya çıkan toplumsal değişimler sonucunda bitirilmişti.

İşin diğer bir boyutu insan düşüncesinin gelişimi ile ilgili.

MODERN BİLİM

Din ve bilim arasında tarihsel bir süreklilik var. Yani dinsel düşünce ile bilimsel düşüncenin binlerce yıldır ayrı kanallardan, ayrı yapılar içinde ve apayrı yöntemlerle geliştiği hiçbir biçimde söylenemez.

Öte yandan bugün “modern bilim” dediğimizde kastettiğimiz metodolojik bütünlük doğayı ve toplumu kavrama çabasında dinsel düşünce ile yolunu ayırmış, kendi yolunu seçmiş bir birikimin adıdır.

Laiklik, toplumsal ve siyasal hayatta aydınlanmacı düşüncenin ve onunla vazgeçilmez bir alışverişi olan bilimin ağırlık kazanmasından ayrı düşünülemez.

Öyleyse laiklikten söz ediyorsak, dinden söz etmiyoruz demektir!

Din işleri insanların, dindarların hiç olmadı dinsel toplulukların işleridir.

Oysa toplumun ortak ve genel işlerine ilişkin olan devlet ve siyaset alanına ilişkin bir tez laiklik. Sadece ona...

MEZHEPÇİLİK, DİNCİLİK

Bağlantılı bir ikinci nokta: Laikliğin farklı inançlar ve dinler arasındaki dengeyi, adaleti sağlamak için bir zorunluluk olduğu görüşü de benzer şekilde naif ve laikliğin altını oyan bir niteliğe sahip.

“Farklı mezhepler, farklı inançlar arasında adaletin sağlanması, birbirlerini baskılamamaları ya da devlet iktidarı üzerinden çatışmamaları için laiklik” fikri meselenin özünü kaçırıyor, hatta bozuyor.

Laiklik, inançlar arasındaki eşitliğin ve dengenin bir aracı olarak görülemez. Bu laikliği ortadan kaldırmaktan başka bir şeyle sonuçlanmaz.

“Laik devlette din eğitimi tek bir mezhep doğrultusunda yapılamaz farklı inanç ve mezhepler için ayrı çözümler oluşturulmalı” yaklaşımı düpedüz dincilik.

Gördüğünüz gibi laikliğin tanımına bir kez “din işlerini” soktuğunuzda ortada ayrım mayrım kalmıyor. Din işleri kolayca devlet işlerinin ta kendisi oluyor.

ATEİZMİ YOK SAYMAK YOK

Bir de tanrıtanımazlık konusu var. Ateistler, tanrı tanımazlar, bunca inanç özgürlüğü içinde, bunca dinler arası diyalog içinde yok sayılıyorlar. “Laiklik inanç özgürlüğünün de garantisi” olurken nedense “inançsızlar” yine bu özgürlükten paylarını alamıyorlar.

Bunun için ateistlere düşen çok şey var kuşkusuz.

Ama siyaset alanında da yapılacaklar var. Ateist Parti yok memlekette. Kendi adıma olmasına meraklı da değilim. Ama materyalist geçinen, bilimden, uygarlıktan yana olduğunu söyleyen siyasi hareketlerin buradaki derin eşitsizliği de gidermesi gerekir.

Alevilerin inanç özgürlüğünü savunan, üstelik bunu alevilik adına yapmadığını vurgulayan siyasi parti ve hareketlerin ateistler için utangaç iki cümleden fazlasını sarfetmemeleri de sorunlarımızdan biridir. Üstelik bu partilerin seçmenleri değil belki ama militanları arasında bu kadar çok ateist varken.

Bu da başka yazı ya da yazıların konusu olsun.