Bari Viagra şehitlerinden ibret alın

Erdoğan Türkiyesi'yle “iddia edilen” durum arasındaki benzerlik dikkat çekici değil mi?

Baştan söyleyeyim, iddiaların doğru olduğuna zerre inanmıyorum. Olacak şey değil.

Ama soru üzerinde durulmayı hak ediyor.

Sırtını NATO'ya dayayıp, Amerikan uçaklarıyla sağa sola kafa tutan Osmanlı Cumhuriyeti'ni benzer bir son bekliyor olamaz mı?

Amerikan ilaç tekeli Pfizer'in ürettiği mucize bir ilaç, milyonlarca mümin kardeşimizin “eşleriniz sizin nesil yetiştiren tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde varın” hükmünü uygulamak üzere “gerekli” koşulların oluşturulması için kullanılıyor. Din alimlerine sorduğu ilk soru “burada dilediğiniz gibi yaklaşın deniliyor, yani acaba...” olan genişçe bir kesim çoğu durumda ölümü bile göze alarak bu mucize ilacı kullanıyor. Klinik verileri, saha bilgilerini yeni yeni toparlamaya başlamış olduğunu sandığım ülkemiz Tıp camiası, belki bir de bu yüzden yamulmuş ampirik bilgilerle yoluna devam ediyor olabilir.

2006 yılında çıkan bir gazete haberine göre, önceki yıl kalp krizi nedeniyle ölen hastaların sayısı trafik kazalarında ölenlerin sayısını 30'a katlamış. Sonuçta biraz da magazin tadında bir yazı yazdığım için uzmanlara danışmadım. Ama bana öyle geliyor ki, Pfizer'in piyasalara müdahalesi sonrası ülkemizde ortaya çıkan sayısal verilere temkinli yaklaşmak gerekecektir. Sonuçta AzizNesinlikÜlke'nin büyük komedyeni Cem Yılmaz'ın da dediği gibi, “Kalp diyollar.”

Başta söylediğim gibi, malum küspenin ölüm nedeninin gerçekten kalp krizi olduğunu, kutsal topraklarda hapı atıp şehadete yürüdüğü iddialarının doğru olmadığını düşünüyorum. Ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz denilebilir. Biz bilemeyiz (aman aman bilmeyelim de bir şeyimiz eksilmez) belki de şahsın böyle bir geçmişi vardı. Ama buraya kadar olan bölümü anılan iddiaya sadece gülüp geçen birisinin yazdıkları olarak okuyun.

Viagralı hacıların tekinsiz ve çoğu zaman bilinçsiz bir biçimde yaptığının bir benzerini aynı tekinsizlik ve şuursuzlukla yapan bir politik aparat var bu ülkede. Adına Osmanlı Cumhuriyeti deniliyor. Ufkunda da hilafet var.

Benzerliğin önemli bir tarafı bu aparatın, yarattığı mucizeleri büyük ölçüde “Amerikan teknolojisine” borçlu olması.

Belli ki bir de kendisini bekleyen benzerlik var: Mekke'de değil belki ama Süleyman Şah türbesinin dibinde “ıh” deyip gidivermek.

Ah, ah…

Hasta Adam Osmanlı'dan ibret almadınız, bari Viagralı hacılardan alsanız…

Not: Dönüş yolunda “üstadın tabutunu alıp karşımıza oturtsak, onunla söyleşsek. O söylese biz dinlesek” fikrinin zihinlere düşmesi belki böyle bir ibret alma ihtiyacından kaynaklanıyordu, bilemiyoruz.