Satırlı katiller

Mehmet Erdemli'nin “Satırlı katiller” başlıklı yazısı 28 Mayıs 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Müslümanlar yapmaz diyecek halim yok tabii. Daha korkuncunu defalarca gerçekleştirdiler çünkü. Afganistan’da, Irak’ta, Nijerya’da aşırı dinci İslamcı terör grupları başta kafa kesme olmak üzere birçok vahşete imza attılar. Londra’da siyahların yoğun yaşadığı Woolwich semtinde de sonradan Müslümanlığı seçmiş iki Nijeryalı gencin, cephe gerisi işlerde çalışmış, birliğinin bando takımında görevli genç bir askerin kafasını keserek öldürmelerinin İslamcı terör olarak adlandırılması elbette doğal. Bu tür cinayetlerin faillerinin hep “İslamcı fanatikler” olmaları gerçeği üzerinden varılan bir sonuç bu.

Söz konusu kişilerin Müslüman olmalarından yola çıkarak böylesi bir sonuca varmak ciddi yanılgıları da beraberinde getirir tabii. Bir kere, bu saldırganların Müslümanlığı, bilinçle seçilmiş bir Müslümanlık değil bana sorarsanız. Çünkü Beyaz Adam’ın dini kabul edildiği için Hıristiyanlığın köleci bir din olduğuna inanan, tutumlarını beyaza ait herşeyin reddi üzerine dayandırdıkları için de Hıristiyanlığı reddeden siyahlardan olduğu çok belli o gençlerin. Zaten biriktirilmiş öfkelerini bu kez İslamcı motiflerle bezeyerek sahneye çıkmış oldular. Bir kez daha söylüyorum elbette bunlar Müslüman ancak, “etnik nefret”le de bezenmiş bir intikam duygusuna sahip iki genç var benim açımdan bu olayda.

Bunu, eğer Londra’da uzun zaman yaşamamışsanız anlamanız zordur. Bu gençlerin çoğunun “Müslümanlıkları” bir tepki kültürünün sonucu. Bu nedenle “radikalleşmeleri” de o tepkiye bağlı bir başka “doğal” durum. Olan bu. Bu cinayetin İslami motifler içerdiği gerçeğini değiştirmez ancak bu gençler Beyaz Adam’a öfkelerini dile getirecek başka yollar bulsalardı onu da deneyeceklerdi kuşkusuz. Tabii katillerden Michael Adebolajo’nun, El Kaide’ye bağlı Şebab örgütüne katılmak için gittiği Kenya’da iki yıl önce tutuklanması, adı geçenin radikalleşmede ileri bir noktaya geldiğini de gösteriyor. Ancak, MI5’ın birkaç yıl önce “Bize çalış” teklifinde bulunduğu anımsanırsa, bu tür tekliflerle karşılaşabilecek bir kişiliği olduğu da anlaşılabilir.

Cinayetin işlendiği gün, kaydedilen görüntülerde uyuşturucunun etkisi altında kaldığı çok belliydi katillerin. Amaç, gerçekten bir askeri, Afganistan ya da Irak’taki, elbette var olan İngiliz sorumluluğuna tepki olarak öldürmekse bunun en iyi yolu herhalde “cihadçılara katılmak” olabilirdi. Bunun için de Afganistan ya da Irak’ta savaşmak gerekirdi. Bu katillerde öyle bir niyet yok belli ki. Adebolajo’nun Şebablara katılmayı denemesi sadece bir deneme olarak kaldığı için buna gerçekten niyeti var mıydı, yok muydu bilemeyeceğiz tabii ki.

Cinayet şüphesi çok vahşi. Emperyal bir ülkeye duyulan kızgınlık bu cinayete gerekçe yapılamaz. Kaldı ki bu iki katil, adeta bir provokatörcesine bu eylemi gerçekleştirmekle, zaten var olan İslamofobiye malzeme de vermiş oldu. Bu eylem, başta Müslümanlar olmak üzere tüm Müslümanlara yönelik tepkilerin yoğunlaşmasına da yol açacak. UKIP (Britanya Bağımsız Partisi) şimdiden artık ırkçılık düzeyine vardırdığı göçmen karşıtı sesini yükseltiyor. Yani, hayatlarının bir döneminde İslamiyetle buluşmuş bu serseriler, asla umurlarında olmadıkları Müslümanların hayatına kastediliyor gerekçesiyle iyi bir iş yaptıklarını sanıyorlar. Tabii başka büyük mihrakların oyuncağı değillerse.

Bu serserilerin dinleri adına eylem yapan Müslümanlar olarak hemen kabul edilmelerinin mevcut Müslüman algısıyla da tabii ki ilgisi var. Bunu da “cihat” diye bir yerlerini yırtan Müslümanlar düşünmeli.