Önerimdir: Çamlıcaya cami yapılsın, adı da Sultan Tayyip olsun

Biliniyor, Ataşehir çok yenidir. Hayli maceralı bir süreçten, Nazlı Hanım’ın şimdi bu dünyada olmayan eşi Kemal Ilıcak Bey’in şaşalı dönemlerinde edindiği binlerce dönümlük mülk çıkar çatışmalarının neticesinde Özal’ın “harika” çocuklarının o dönemlerde kendi bankalarını soyanların isimlerinin başına “harika ” sanı koymak adettendi, yönettiği bankaların ellerine geçmiş, oradan da TOKİ’lenmişti. Ramazan’la birlikte açılışı yapılan cami buraya yapıldı. 10 bin kişinin aynı anda secdeye duracağı bu muazzam mabedin yapımında, minareleri süngü kubbesi miğfer, en küçük ayrıntılar bile unutulmamış, 270 adet kapasiteli otoparkı bile varmış gazetelerden okuduğum kadarıyla. 270’in hesabı yapılırken Tayyip Bey’in koruma araçlarının sayısının ölçü olarak alındığının ayırdına varamayan öngürüsüzlerin, mimarımıza yönelik “ kapasite” üzerinden yapılan eleştirilerini de hayretle okuduğumu şimdi anımsadığımı not etmeliyim. Ettim…

Ataşehir’de bu büyüklükte bir camii, bilmiyorum ama gerçekten ihtiyaçtan olabileceği gibi, bu ilçede alan çalışması yapılarak zayıf itikatlıların öbeklendiği gözlemlenmiş ve onları etkilemenin yollarından biri olarak dev bir camiinin hayırlı sonuçlar verceği fikri akıllara yatmış da olabilir. Laik kesime karşı zafer ve kibir gösterisi diyenlerin de olduğunu biliyorum. En son duyduğum ise “pes” dedirtecek cinstendi: ilçenin adına yönelik zıtlaşma! Dedim ya: Pes…

Her neyse, hayırlı olsun. Olsun da benim beklentim caminin adının Sultan Tayyip olması yönündeydi.

Olmadı…

Şimdi ustalık dönemine girdiği söylenilen Tayyip Bey’in adı yakışıklı dururdu bence: Sultan Tayyip Cami…

Biliyorsunuz, selâtin türü büyük camiler ancak sultanlar tarfından ve sultanın kişisel servetiyle yaptırılabilir. Bunu evirip çevirip 50 falan olmuştur, yazdılar. Yani sultanın eli yok mihrabın merdiveni, hünkâr mahfilinin halısı, minarenin külahı, abtesthanenin muslukları bre bana tiz ek ödenek diyerek hazinenin içine asla giremez, girmemeli. Toki’de olmayınca cami yaptıran kesesine güvenecek. Buraya kadar Tayyip Bey için bir sorun olacağına ihtimal vermiyorum. Sonuç olarak harcanan paranın şu açılışı yeni yapılan için, 40 milyon civarında olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu tutarın Tayyip Bey için karşılanabilir olmaktan hiçte uzak olmadığını, Tayyip Bey’in kişisel varlığı ile igili telafuz edilen rakamlara bakarak büyük bir rahatlıkla söyleyebiliriz. Yapılması düşünülenin de maliyeti olsun 80 ya da 90, ne gam. Yani sorun para değil. Sorun kendi adına selâtin camii yaptıracak sultanın savaş alanlarında mutlaka bir zafer kazanmış olmasının zorunluluğunda. Buna her nedense kimsecikler değinmedi.
Yani Tayyip için tek eksiklik sefer ve zaferdir.
Kendi Kürtlerine karşı bazı mevzi vurkaçları işçi, memur ve öğrenci kütlelerine karşı düzenlediği kimyasal savaşları saymazsak, benim aklıma gelebilecek kazandığı bir savaş yok gibi görülüyor. Ustalık dönemini yaşayan bir sultan için kabüledilebilir bir durum değil bu. Şimdi Suriye seferiyle bunu telafi edebilir. Lakin Ortadoğu’daki görevi taşeronluk sözleşmesi üstünden bağıtlandığından emir komuta zincirine tabii olması seferi zora sokuyor. Suriye iyiydi de bir de kuzeyi var. Ne ad vereceğini de şaşırdı adamcağız. Şimdilik “terörist oluşum” olarak adlandırdı ve tivi’de gördüm sultanımızı, sahiden dünya başına kerpmiş gibi görülüyordu. O salıntılı kabadayılığı Ahmet Kaya’nın ünlü şarkısındaki “Foso Necdat”a dönmüş gibi geldi bana.

Myanmar nasıl?

Burma da deniliyor. Bana sorarsanız sultanın yeni yapılması planlanan selatin camiye adının verilebilmesi için kısmetini biraz uzakça bir yerde araması gerekiyor. En azından şimdilik Suriye’den vazgeçmesi isabetli bir seçim olacak. Kazanması gereken zafer Güneydoğu Asya’da, Burma’da…

Halife sultan hem oradaki Müslümanları zulumden kurtarır hem de Budist kafirleri imana davet eder olmadı kılıç zoruyla “ıh”tırıp… Zafer Burma’da..
Kısaca Çamlıca’da yapılacak caminin adının Sultan Tayyip olabilmesinin yolu bir, masraflar keseden karşılanacak ki bunun sultanın malına davarına zarar vercek ölçekte olmadığını yukarıda miktar belirterek yazmıştım iki, mutlaka bir askeri zafer kazanmış olacak.

Zafer dedim ya, “Ahmet” diyeceklerdir.

Ahmet birinci olanı. Sultan Ahmet... Tarihçi takımı Sulatan Ahmed’in, sultanların kendi adlarına cami yaptırabilmeleri için o güne kadar var olan “sefer ve zafer” koşulunu kaldırdığı ve o tarihten sonra bu usülün terkedildiğini öne sürerler. Ancak Sultan Ahmed’in almış olduğu bu kararın arkasında yatan gerçek yine Sultan Ahmed’tir. Sultan Ahmed Cami’ni yaptırmaya karar verdiğinde “zafer”i olmayan biridir Ahmed. O nedenle bu kararı sadece dönemin koşullarının zorlamasıyla alınmış bir karar olarak değerlendirmek bana kalırsa daha doğru olacaktır. Bu bir, ayrıca camiyi kendi kesesinden değil el kesesinden yaptırmıştır, ne yapaydı Toki olmayınca, aldığı her vezir kellesinin kesesine de el koymuştur, bu da iki. Şu da üç: Akli melekelerinin pek sağlam olduğu söylenemez Ahmed’in. Bunu padişah olduktan sonra sünnet edilmiş olmasına yoranlar var. Düşünün sünnet haberini alınca tırmandığı ağacın tepesinden bağıra çağıra güç bela indiriliyor sultan halife. Koskoca padişah ve İslam aleminin halifesi yahu, bacakları sağa sola ayrılıp kenetlendikten sonra çalıyorlar usturayı. İnsanda akıl mı kalır! O dönemde alınan kararların tümüyle “battal” olması gerekir!

Her neyse özet şudur:

Çamlıca’da yapılacak caminin adı Sultan Tayyip Cami olmalıdır lakin sultanımızın bir dış zafer kazanması şarttır. Burma ya da Mymar her ner ise bana uygun bir savaş alanıymış gibi geldi. Dediğim gibi işçi, öğrenci,memur ve Kürtlere yönelik kimyasal saldırı seferleri kabülümüz değildir. Önerim budur!