"Muhteşem Yüzyıl"

Süleyman’la başlatıyorlar: 1520.

Süleyman Yavuz’un oğlu. Yavuz, Yavuz Sultan Selim..”Muhteşem Yüzyıl”ın ilk yirmi’sine kadar yaşıyor. Eceliyle ölüyor.

Babasının ölüm haberini valilik yaptığı Saruhan’da (Manisa) alıyor Süleyman.

Taht için yarışacağı kardeş, amca, yeğen cinsinden ne varsa sağolsun baba Yavuz kendi iktidarı döneminde temizlediğinden Süleyman rakipsiz. O nedenle de İstanbul’a gelmek için acele etmiyor. Tarih yazıcıları ıslık çalıp, lale sümbül toplayarak 13 günde geldiğini yazıyor.

Süleyman aile içi cinayetlere iktidar olduktan iki yıl sonra başlıyor. Bu gecikmenin nedenini şartlara bağlamanın bir sakıncası yok. Çünkü ortalıkta kendi oğlu Mustafa’dan başka Osmanlı erkeği görülmüyor. O zaman Rodos daha da önem arzediyor. Rodos’ta yarı esir yarı kaçak Hıristiyan kimliği ile yaşayan Cem Sultan’ın zülbünden gelenler var. Oğlu ve torunu.Süleyman katliama bunlarla başlıyor.

Bütün Osmanlı Sultanları gibi edepli ve zarif adam Süleyman. Kadınlara ilişmiyor. O anlamda değil, o anlamda ilişkenliğine diyecek yok da öldürmek anlamında ilişmiyor. Süleyman Rodos’ta öldürttüğü Cem’in oğlu Murad’ın karısını ve kızlarını öldürtmeyip salimen İstanbul’a gönderiyor küffar illerinde kalmasınlar diye.

Daha sonraları iki adet oğul ile, bunlardan biri Mahidevran’dan doğma Mustafa diğeri Hürrem Sultan’dan doğma Beyazıt’tır, altı adet torun’u listeye dahil ederek babasını aile içi cinayetlerde iki fazlayla geçecektir Süleyman.

Tarih okuyucuları en çok Mustafa’ya ağlayacaktır.

***

Süleyman’ın hem pek sevdiği, küçüklüğünden beri savaşçı yetiştirilmiş bir oğul, hem de çok korktuğu tehlikeli bir rakiptir Mustafa.

Osmanlı’da taht’a en yakın olan ölüme de en yakın olandır derler. Süleyman rakip olarak gördüğü taht’a en yakın olan Mustafa’yı tuzak kurarak öldürtmüş ve ölümünü de sinmiş olduğu perdenin arkasından izlemiştir. Çok ağlamış oğlunun ölümüne yazılanlara göre. Hatta Muhibbi mahlasıyla yazdığı şiirlerden biri öldürttüğü oğluna dairdir. Önceleri “Makbul” sonradan “Maktul” olacak olan gençlik arkadaşı kemancı İbrahim’le (sonradan veziriazam) ki bazı kötücüller aralarında tuhaf başka ilişkilerin de olduğunu yazarlar, kafayı çekerken oğlu için yazdığı şiirden parçalar okuyup içlendiği ve hüngür hüngür ağladığı en asık suratlı,şaka sevmez Osmanlı tarihçileri tarafından dahi dillendirilir.

Babasının çağrısı üzerine kendisini görmek için girdiği ordugah çadırında ellerinde ip ve yay kirişi bekleyen cellatlarla uzunca bir süre boğuştuğu yazılıdır. Yine yazılanlara inancak olursak cellat sürüsünün, bunlar yedi adettir, güçleri yetmeyince, sırtına vurulan bir balta darbesiyle yere indirildiğinde perde arkasına sinmiş, olanı biteni korku ve merakla izlemekte olan babasını görüp bağırmış: “Bak baba evladına neyi reva görürüler!”

Muhteşem Yüzyıl’ ın handiyse yarısı Süleyman’a dairdir. Ne ki ben bir okur olarak “muhteşim”liğin 3.Mehmed’e yakıştığını düşünürüm. Saltanatı yüzyılın sonunda çok kısa bir dönemi kapsamasına rağmen gerçekten maşallahı vardır. Aile içi cinayetleriyle hem önceki Osmanlı sultanlarını çok gerilerde bırakacak hem de sonrakilerin erişemeyeceği imkanızlıkta çıtayı yükseltecektir. Aileden öldürttüğü kişilerin sayısı 19’u kardeş, ikisi oğul olmak üzere 21 adettir.

3. Mehmed’in yaptığı büyük temizlik (babasından hamile kaldığı gerekçesiyle 15 cariyeyi öldürttüğü de söylenir) Osmanlı soyunu kurutma noktasına getirmiştir. Temsil 3.Mehmed’in oğlu Ahmed tahta geçtiğinde amca, yeğen, oğul cinsinden etrafında öldürecek kimseyi bulamamış ata geleneğini sürdürememenin sancısıyla kendisini içkiye vermiştir.

Bence, 3. Mehmed Osmanlı’da aile içi cinayetlerde kırılma noktasıdır. Mehmed sonrasında cinayetler hızla azalmıştır. Bunu Mehmed’in “vebali” olarak görenleri büsbütün haksız görmemek gerekir. Mehmed’in yaptığı büyük temizliğin yarattığı travmanın Osmanlı ailesinin döl verme yeteneğini de etkilememiş olması bana göre de imkansızdır. Amca, yeğen, torun-torba azalınca bir de anaları “meçhul” olduğundan o damardan da öldürecek kimse olmayınca aile içi cinayetler külliyen bitmediyse de bitme noktasına gelmiş, en son 2. Mahmud’un kardeşi Mustafayı katletmesiyle bu gelenek kaybolup gitmiştir.

***

Kan yok. Bunlar hanedan üyesi. Hani asiller ya, avamdan farklı olacak ölümleri de. Sıradan insanların kelleleri balta ile uçurulurken, bunlar boyunlarına geçirilen ip ya da yay kirişiyle boğulmak suretiyle bu dünyanın eziyetinden azat ediliyorlar.

Zor oluyor ölümleri. Balta gibi değil. Balta bir çırpıda kelleyi gövdeden ayırıyor ben sağ sen selamet. Ya da tersi sen sağ...

İp ya da kirişin dolanacağı boyun bebe boynuysa celladın işi kolay. Ancak yetişkin, güçlü kuvvetli birine aitse sıkılacak boyun, bir hayli zorluyor cellatları. Padişah emri de olsa “boyun” bu dinlemiyor. Direniyor. O nedenle ölüm işkenceyle geliyor.

***

Süleyman’la 3. Mehmed arasında 2. Selim ve 3. Murad var. Selim, Hürrem Sultan’ın Süleyman’dan olma oğluydu o da Ahmed gibi kadersizdi. Çevresinde öldürecek kimse kalmamıştı yokluğun gözü kör olsun! “Ayş ü işret ve saz ü sözden bilkülliye el çekip tövbe ettiği” ve kendini ibadete verdiği söylenir. Ölüm nedeni tam olarak bilinmiyor. “Gut” diyenler var. Ben onun büyük bir ihtimalle aşırı ibadetten öldüğünü düşünüyorum. Günahı boynuma..

Oğlu 3. Murad ise iktidar makamına geçtiğinde daha bebe denecek yaştaki 6 kardeşini öldürmekle yetinmek zorunda kalmıştır. Ne halt etsin olanı o kadardı!

***

Muhteşem Yüzyıl saray düzenbazlıkları ve trajik ölümler değil elbet. Burası Saray. Bir de aynı yüzyılın aynı yıllarında ve günlerinde Celaliler var ki Anadolu boydan boya ateş.. O da ömrümüz elverirse haftaya...