İslami hassasiyet

Dolar istiflemek caiz midir?

Değildir.

“Değildir”in açımlamasını yapacağım ancak önce küçük bir parantez açmak istiyorum: Biriktirim faaliyetinde Dolar ve Euro arasında gidip geldikten sonra tercihlerini Euro’dan yana kullandıkları anlaşılan Başbakan ve yavrularının bu davranışları “kârlılık” güdüsüyle yapılmış dünyevi bir duruştan ziyade, dini hassasiyetlerin ön plana çıktığı iman-i bir tutum olarak değerlendirilmelidir. Parantezi kapatıyorum.

***

Van münıt!

Dolar istiflemek caiz değildir, zira bu para cinsi tamamen olmasa bile büyük ölçüde İbrani’dir. Şöyle: 1 Dolarlık banknotun arka yüzünü ele alalım, tövbe, ele almayalım, günaha gireriz, biriniz masaya yatırsın, bakalım: Yakup ve 12 adet oğlunu simgeleyen 12 katlı piramit, piramitin tepesinde bir “göz” manalı manalı size bakmaktadır. Alın size Yehova! Yahudilerin kutsalı Tevrat’ta çok sık adı geçer. Her şeyin yaratıcısı... Yetmezmiş gibi pergelinden malasına varıncaya kadar sürü sepelek Masonik işaretler... Bir de ser levha: “Tanrıya güveniniz...”

“Tanrıya Güveniniz”, tamam bu fena değil. Hatta bir adım daha ileri gideyim, oldukça iyi. Çünkü bu noktada dolar, bizim “Cevşen”lere benziyor bir çalım. Hani şu içerisinde “Allah”la başlayan duaların olduğu muskalar vardır ya, başa gelebilecek kötülükleri, belaları def eden, hani üçgen... Onu çağrıştırıyor. İnsanın bir sürüsünü alıp şöyle boynuna takası geliyor vallaha. Ancak bir sakıncası var, ulema görüşüdür, boynunda takılıyken tuvalete filan girmemek gerekiyor. Yani girmeden önce ya bir yerlere sokuşturulacak ya da emanete bırakılacak. İkisi de tavsiye edilecek türden değil elbet, etrafın hırsız kaynadığı şu günlerde akıldan bile geçirmek deli saçması bir fikir olmalı!

Ön yüzünü çeviriyorsun, o da tatsız! “Suret” var. Kurucu Baba’ymış...

“Suret”li olmaz. Günah... “Suret”li olanlardan da, hani zecri durumlarda ara sıra istiflediklerimiz olmuyor değil... Tabii canım “riba”ya bile çare bulmuş ulemamız “suret”e çözüm mü bulamayacak. O kadar dogmatik olmamak gerek. İlim dünyasında “müdekkik” olanlar bazen “muhakkik” olamıyor işite! Ne demek bu? Şu demek: Biliyorlar ama yorumlayamıyorlar!

Bil ve yorumla... “Suret” meselesi de bu bapta tetkik edilmeli. Tamam, evlere adam boyu insan resmi ya da fotoğrafı asmayalım ama fotoğrafa da külli bir yasak getirmeyelim. Temsil kimlik, pasaport ve hasetten tapu, tek başına fotoğraf yasağını delecek ölçüde önemli şeyler. Sözgelimi biz tapu severiz. Ailecek böyleyiz. Daima cebimizde hazırda elli-altmış fotoğraf bulundururuz. Bu meseleye vaktiyle bir hocamız temas etmişti, sakıncasızmış. Hatta dolar, T. Lirası ve benzerleri olduğundan değil de hani olur ya, istiflenmişse bir evde, namaz kılarken balyalara önünü değil de arkanı dönersen mesele kalmıyormuş. Duyduğum tam olarak böyle olmayabilir ama benzerleri için ilmihal kitaplarını tanık olarak gösterebilirim. Her neyse, yine de siz istif materyali olarak Euro’dan şaşmayın. En iyisi tabii ki Euro! Bu mübarek de nasıl yazılır nasıl okunur tam olarak bilemiyorum ama önemli olmamalı, biz ailecek Euro’cuyuz. Önünde ve arkasında sadece manzara resmi var. Ah, bir de kupürleri, banknot demek istiyorum, yüksek değerde olacaktı ki, pek güzel olurdu. Sahiden bunların beş binliği, on binliği neden tedavüle sürülmez işte bunu anlamıyorum. Bu durumda 30 milyon çok daha az yer işgal ederdi! Yer deyince bence 100’lükle, 500’lük arasındaki boy farkı da can sıkıcı. Ölçtüm, 13 milimetre daha uzun 500’lük. Bu da kaplama alanında bir sıkışıklık yaratıyor. Sadece meraktan sormuştum, bizim oğlanlardan biri Harvard çıkışlıdır, 30 milyon Euro 500’lük kupürlerden 60 bin adet edeceğini şıp diye söyledi ama milimetreden santimetreye oradan da metreye... Çözemedi! Mesele değil tabii canım, dert edinmedik, alt kat odalarından birine rahatlıkla sığdı. Yine de bu iki banknot arasındaki boy meselesi önemli olmalı. Kısaca Euro tam bizlik. Kurucu Baba’ymış, büyük komutanmış, şairmiş, bilim adamıymış, şuymuş buymuş insana dair hiçbir figür bulamazsın ne arka ne öz yüzünde. As duvara, at seccadeni önüne, ver selamını dur namaza. Sordum hiçbir sakıncası yokmuş. Karşıda duvarda, orada, burada iç açıcı manzara resimleri ve gönül çelen balyalar! Kiminin arka, kiminin ön yüzünde mimari birtakım şeyler de var ama onlar da zararsız sınıfına girermiş. İnanır mısınız insan daha bir iştahla kılıyor namazı!

Euzü billahi şeytanirracim... Allahu semed... Bu ne yahu! Öğütücü de nereden çıktı. Hem de büyük cinsinden. Sakın bu herif “Birbirini Kesmeden Uzanan İki Çizgi Örgütü”nden olmasın! Biz kriptolu telefonlarla bile sakınarak konuşalım fısır fısır. Oğlan, “evet babacığım, tamam babacığım fısır fısır.” Bu herif evin içinde bağıra çağıra öğütücü peşine düşmüş hem de en büyük olanından istiyormuş. Fesuphanallah... Ey damat olacak herif bu ne yahu! Sakın bunlar, geçtiğimiz mübarek üç aylarda maaile “Cerre” çıkıp buğday, mısır, çavdar toplayıp istiflemiş olmasınlar! Değirmen mi kurdular ki öğütücü peşine düştüler! İyi de bu değirmenin suyu nereden geliyor? Vallahi billahi benim de kafam karıştı. İman ettim ki bunlarla yola çıkılmaz. En iyisi, ne diyorum, hazır bırakılmışken haytalar... Hani Zarrab filan... Söz aramızda kalsın yurt dışına çıkış yasağı koymaları gayet isabetli oldu. Böyle feraset sahibi değerli çocukları memlekette tutmanın bir yolu da bu olmalı. Beyin göçü denilen şeyi engellemek için verilen bu karara itiraz edenlerin akıllarına şaşmalı! İçeri girmeden önce maşallah, yol yordam bildikleri her hallerinden belliydi çocukların. Şimdi içeride pişmişlerdir ki Sultan Süleyman’ın Damat Rüstem Paşa’sı sırtlarını yere getiremez... En iyisi bunları danışman yapmak. Oğlum... Yok, şimdi bu oğlan bizi maskaraya çevirir... Kızım, bana önce Zarrab’ı, sonra sırasıyla öbürlerini bağla. Dur... Al şu kriptoluyu!