Hediye muhabbeti arttırır

Koçibey’in, yaman bir adam, okumuşsunuzdur “Risaleleri”ni. Ya da en azından  duymuşluğunuz vardır. Çoğunluk pek sevimli bulmaz Koçibey’i, Türkleri, idraksiz Türk manasında  “Etrâk-ı bî idrâk” olarak  tariflemesine bağlayabiliriz  bunu. Ancak Koçibey’in, Osmanlının 17’inci yüzyıldan itibaren girdiği ve bundan böyle vefatına kadar uzanacak olan sıkıntılardan  kurtulabilmesi için yaptığı tespitler ve öneriler günümüzde dahi ders alınacak cinstendir. Bilhassa hazine arazileri ve daha da bilhassa “Hassa-ı Hümayun” denilen ve düşünüyorum ya rabbim  günümüzün “Kupon Arazi” tanımına nasıl da uygun, toprakların peşkeş çekilmesinin toplum katında yarattığı olumsuzluklara dair yazdıkları pek önemlidir.

Yaman bir adam olduğunu söylemiştim. Değinmem gerekir. Zira risalelerini, bundan sonra “rapor” olarak geçecek, sunduğu padişahlardan biri “Bir yumrukta öküz devirip gürzü haydalayarak indirip   kalkan parçalayan” öfkesi her daim burnunda IV. Murat; öbürsü adı üstünde bildiğiniz tımarhanelik  zır deli,Deli İbrahim. Her ikisi de kendilerine sorulacak olursa  akılları kendilerini taşıyacak ölçüde bereketli ve  her ikisi de  öğüt almaya perhizli. Karşılarına dikilip şunu şöyle,bunu böyle demeğe  kalkmak kimin haddine. Bizimki risaleleri bunlara sunuyor.

Aklıma ne geldi, hani bundan böyle “risaleye” “rapor” diyelim dedik ya, Osmanlının “Has toprak” olarak adlandırdığı topraklara da  kupon arazi diyelim. Ne dersiniz? hatırım için! Tamam… Kupon arazi diyoruz.

 Kupon Arazi, Osmanlının çoklu arazi türlerinden biri. Adı üstünde has arazi. Pek değerli. Yıllık geliri su içinde 100 bin akçenin üstünde. Bir de yılık geliri daha düşük olan zeamet ve tımar denilen  topraklar var. Zeamet 20 bin ila 100 akçe arası ; timar, 3 bin ila 20 bin akçe arası getirirle sahip toprak parçaları…Bizim Koçibey ki “siyasi işlere vakıf,kâmil ve akıllı bir zat” olarak yazar tarih kitapları, işte bu toprak sisteminin bozulmasıyla Osmanlının batağa saplandığını savlıyor.Devlet arazilerinin  rüşvet karşılığı  ehliyetsiz kişilere verilmeye başlanmasını yıkımın işareti olarak görüyor, gösteriyor.İnanmayacaksınız ama o ceberut bilinen  IV. Murad ‘a yazmış olduğu raporda rüşvetin büyük atalarından Kanuni Sultan Süleyman zamanından beri var olduğunu, artarak bu güne kadar geldiğini ileri sürerek,hanedan eleştirisi yapmak cüretini gösteriyor. Başta kupon araziler olmak üzere zeamet ve timarların peşkeş çekildiğini,işin içine hanım sultanların, şehzadelerin,divan üyelerinin çocuklarının; karıştığını, bunun önünün alınması gerektiğini  ileri sürüyor.

Bir de başa bela “paşmaklık” var. Bunlar da kupon arazi sınıfına giriyor.Hanedan üyesi hanım kızlara veriliyor. Padişah kızları,bacıları mevzu olunca akan sular duruyor işin içine damatların dahil olması tabii oluyor. Koçibey bunları da dert ediniyor. İşi ta Damat İbrahim’e kadar götürüyor.Hani şu,neydi o, Kanuni dönemini anlatan dizi, hani ölümü ahlar vahlar içinde izlenen Pargalı İbrahim vardı, işte onu  başçalan ilan ediyor ve sonraki bütün damatlardan yakınıyor. Yakınmalarında haklı olduğu sonradan anlaşılacak, başta  kupon araziler olmak üzere kiraya verilen zeamet ve timarlar kılık değiştirerek özelleşecektir. Böylece Osmanlı toprak sistemi “malikâne yöntemiyle mukataa” denilen yeni   modelle  tanışacaktır. Bu modelde  devlet,  araziden gelecek olan vergiyi doğrudan kendi memurları vasıtasıyla  toplamak yerine ihaleye  çıkartarak   “mültezim” denilen vergi toplayıcılarına, yüklenici diyebiliriz, ihale yoluyla vermektedir. Yüklenici de çoğu kez taşeron kullanarak vergi toplama işine girişmekte özellikle köylüden toplanan ayni vergilerde yapılan zulmü, bu model uygulanırken  artık hayatta olmayan Koçibey’den değil de ardından gelen vakanüvislerin   yazdıklarından okuyacağız. Reayanın yakınmalarının  artması, mültezimlere yönelik “isyankâr nazarların ve hallerin peydahlanması ” üzerine  bu yöntemden bir süre sonra vazgeçildiğini de okuyoruz tarih yazıcılarından. Peki sonra; sonra  sen sağ, ben selamet, başta kupon türleri olmak üzere devlet arazileri  satılmağa başlanmıştır. Ancak satış işlemlerinde padişah mührü şart koşulmuştur!

Artık başbakan değil, yeni durumda da kendisine danışılıp danışılmayacağını bilmiyorum ama kısa bir süre öncesine kadar kendisine haber verilmeden TOKİ tarafından yapılan kupon arazi satışlarını öğrenince asap sisteminin bozulduğunu, ama yalan ama doğru ses kayıtlarından öğrendik. Uyduruksa, günahı  uyduranın boynuna. Öbür tarafta çekeceği var. Çekeceğinin ne olduğunu da elbet ancak Allah bilir. Kayıtlara göre tam olarak şunu söylemiş: Bundan böyle kupon arazileri benden habersiz satmayacaksınız.

 Bu da kupon arazi padişahı, mührü,bildiğiniz padişah mührü

Bir de  hediyeleşme meselesi var. Koçibey kaba bir tutum sergileyerek “rüşvet” diyor. Olabilir ama artık günümüzde kendisine sağlamca bir yer edinmiş “Hediyeleşmek” gibi akça pakça  kibar  bir sözcük varken devlet büyüklerine gösterilmesi gereken saygının sınırlarını aşarak , rüşvet gibi avama özgü bir sözcüğü ağzını doldura doldura kullanıp Koçibeyleşmeyi doğru bulmadığımı belirtmeliyim. Yani” kupon araziler” meselesinde Koçibey’in yazdıklarına  itirazım yak ama iş rüşvet/hediyeleşme konusuna geldiğinde  mana açısından  değilse de  zarafet açısından tercihimi hediyeleşmekten yana  kullanmak durumundayım. Hem sonra hediyeleşmenin ,sünnet olduğunu bilmiyor olamazsınız. Müminler arasında sevgiyi ve muhabbeti arttırdığı peygamber sözüdür.Sizin için bir anlam ifade eder mi bilmiyorum ama  hediyenin  kalpteki sevginin sembolü olduğu da benim sözümdür!

Yok çikolata kutusu, yok ayakkabı kutusu, yok elbise kılıfı, yok saat, kasa şu bu…Tamam babaları bir yana koyduk onlar kaşarlanmış kadim çalıcılar. Ama nicedir neler çekiyor o mahdumlar… Gözleri yalvarıcı  kalpleri hazin ... Ne var bu kadar büyütecek? İnsan verdikçe sever, sevdikçe verir. Yaptıkları budur. Vesselam.