Erdoğan’ın kriterlerine uygun padişah: 3. Murat

“36 Osmanlı padişahı arasında en parlak ve en değerli bulduğun padişah kimdir” diye bir soru sorsanız, sorduğunuzu varsayarak yazıyorum Murat’lardan “üç” olanı ikirciksiz sedirin başköşesine oturtur, sırtını da kaz tüyü yastıklarla beslerim. Murat’ı biraz tanımaya ne dersiniz?
Durup dururken aklıma gelmedi 3’üncü Murat. Şimdi tam olarak anımsayamayacağım, Ordu olmalı, belediye başkan adayları tanıtılıyordu. Adayın ismi anons edildi. Başbakan Erdoğan adayın kişisel veri dosyasına iyi çalışmış olmalı ki, kürsüye doğru hoplaya zıplaya gelen adamcağıza elini kaldırdı ve “iki” işareti yaptı. Aday kardeş önce bunu zafer işareti olarak algılamış olmalı, yarı yolda durdu ve salona dönüp ne yapsın, pek haklı olarak Başbakan’ın yapmış olduğu işareti ağzında geniş bir sırıtış olduğu halde tekrarladı. Başbakan işaret parmağını sağa sola sallayarak , mikrofona ağzını dayadı o bildik hiddetli sesiyle “en az dört!” dedi. “En az dört isterim!” Salondan yükselen alkışlarla iştahı iyicene kabaran değerli Başbakan parmağını sağa sola sallamayı sürdürürken “iki yav”, dedi. “İki çocuk…” “Yani maalesef bunlar nasıl belediyecilik yapacak, bunlara belediye emanet edeceğiz…” Adayımızın daha sonra yapacağı basın toplantısında iki çocuk sahibi olduğunu ve Başbakan’a “bu sorunu çözeceğini” söylediğini öğreneceğiz. Bilmem doğru, bilmem yalan, adamın o günü de sayarsak dört gün boyunca eve kapandığını söyleyenler var! Ne diyelim aşk olsun!

Şimdi, Ordu’da “üç”, Diyarbakır’da “dört” demesine ne demeli? Yani olacak gibi değil, milletin kafası karıştı. Hem sonra Şivan ve Tatlıses’in, Tatlıses’te “altı” varmış, “düet” yaptıkları miting ve sonrasındaki toplu nikah töreninde “dört” diye tutturdu ya… Kürt kardeşlerimin yüreklerinin ağzına geldiğini tahmin edebiliyorum, dördün çocuk oyuncağı bellendiği Kürt evlerinde, bebelerimizin dörtten ziyadesinin başına bir iş açacak bu öfkesi burnunda adam diye! K. Maraş’ta adayımızın fısıldaması nedeniyle çocuk sayısını tam olarak öğrenemedik ama, Başbakan’ın ağzından dökülen “arayı kapat” lafının kulağımıza çalındığı ve adayımızın “başüstüne beyefendi” diyerek yel olup uçtuğuna tanık olduğumuza göre, çocuklarının sayısının “üç” ten az olduğunu rahatlıkla tahmin edebiliyoruz.

Bir ara beş’e takmıştı. Bu Diyarbakır’dan öncedir… Gaziantep’te akepe il başkanın oğlu mu, kızı mı evleniyordu, tam olarak anımsayamıyorum ama fark etmez, “beş” diye tutturdu ve toplumu kısırlaştırma hareketinin bir programa bağlı olarak başlatıldığını anlatmaya başladı. Ne oluyor demeye kalmadan, bazı dış ve iç güç odaklarının amacının bu milletin demografik yapısına müdahale edip onları dar bir alana sıkıştırmak olduğunu öğrenmiş oldum. Tv’de idi, dinliyordum, not aldım, şimdi bu yazıyı yazarken notlarıma dönüyorum ve Başbakan’ın çocuk sayısında bir üst sınır koymadığına dikkat çekmek istiyorum. “Üç”,”beş” ve “Allah kerim” diyor… Üst sınırın “Allah ne verdiyse” noktasına çekildiği anlaşılıyor… Özellikle belediyecilerin bu hususta önlerini açtığını ve sakınmamalarını dilediğini ilave etmeliyim!

Aklıma
Murat geldi!
Murat mı?

36 Osmanlı padişahı arasında en parlak ve en değerli bulduğun padişah kimdir diye bir soru sorsanız, sorduğunuzu varsayarak yazıyorum Murat”lardan “üç” olanı ikirciksiz sedirin başköşesine oturtur sırtını da kaz tüyü yastıklarla beslerim. Bu benim kişisel fikrim olmakla birlikte, hani temsil diyorum, aynı soru Başbakanımıza yöneltilse, onun da “oy”unu benden yana kullanacağına, böylelikle şu koca hayatta bir defa olsun fikirlerimizin, bu iyi mi kötü mü bilemiyorum ama, örtüşmüş olacağına inanıyorum. Murat’ı biraz tanımaya ne dersiniz?

Babası, İkinci Selim’dir. Ve Selim, Muhteşem Süleyman dizisinde, izleyenler için yazıyorum, görüldüğü gibi yakışıklı filan değildir. Tersine pek sevimsiz ve şişkodur. Murat’ında padişahlar albümünde resmi var onun da babasından farklı olmadığı anlaşılıyor. 3’üncü Murat’ın, sergilediği performans itibariyle tam büyükşehir belediye başkanı olmaya lâyık biri olduğu söylenebilir. Görene, “bu adam bizimkinin eline geçsin, zorla da olsa şehremini” koltuğuna oturtur” dedirtecek türünden biridir hakçası.

Çocuk meselesinde gayet cömert, her türlü kontrolden azade ve bütün bariyerleri yıkmış olduğunu öğreniyoruz yaşam öyküsünden. Öğrenince de ister istemez “bu çocuk kime çekmiş “ merakıyla sulbüne yöneliyoruz. Babasına… Babası da, söylemesi ayıp, elbette yazması da ayıp, hani derler ya “uçkuru düşük” evet, tam o cinstendir. Düşmanlarımızın başına vermesin, hamamda cariye kovalarken ayağı kaymış, tabii takunyaların üstünde yerler de kaygan olunca, fesuphanallah, artık nasıl şiddetli düşmüşse, göğüs kemiği kırılmış ve vefat etmiştir 1574’de...
3’üncü Murat babasına çekmiş olmalı onun da “uçkuru kırık” cinsten olduğunu eşleri, cariyeleri ve harem dışı ilişkilerinden olma sıkı durun bazı kaynaklara göre 130, bazılarına göre,106, bazılarına göre de 102 çocuğu olmasından anlıyoruz.

Buyurun arkadaşlar! Uydurmuyoruz. Yazılanlardan aktarıyoruz. Sorunu, ki kişisel olarak ben burada bir sorun görmüyorum ve Başbakan’ın da bu hususta “oy”unu bana vereceğinden kuşku duymuyorum. Bu arada Murat’ın önü alınamayan bu yaşam aktivitesini gelin/kaynana çatışmasına bağlayan tarihçiler de yok değil. Bazı tarih anlatıcıları Muratçığın annesi, bir nevi ana kraliçe oluyor, Nurbanu’nun, Muratçığın ilk eşi Safiye’ye olan aşırı tutkunluğunu kıskandığı için ona cariyeler sunmaya başladığını ve çocukcağızı, mesir macunuyla besledikten sonra “azgınlaştırdığını” yazar. Sonra tutsunlar bakalım Murat’ı…

Murat’ın heykeli
Tabii şimdi böyleleri kalmadı… Bulamaz... Yok “üç”, “yok beş”, fazlası “Allah kerim” diyerek böylecene dolanırsın işte!
Hani örnek olsun anlamında söylüyorum, kaidesinde hikayesi yazılı Murat’ın heykelini İstanbul’un meydanlarından birine dikmek Başbakan’ın, olmadı danışmanlarının aklına neden gelmez şaşıyorum.