Çerkesya- Osmanlı hattında köle ticareti (1)

Giriş yerine:

“Hiç” demek haksızlık olur, “pek az” demek gerekiyor... Ne kadar süreceğini baştan kestiremediğim bu yazı dizisi sonlandığında, pek az olan bir kaynakçayı meraklılarına dip not olarak sunacağım. Araştırmacıların ortak görüşü, köleliğin ve köle ticaretinin Osmanlı tarih yazımında “aşırı hassas” bulunup görmezlikten gelinmesinin nedeni “İslami”dir. Bu saptamaya katılmamak elde değil. Zira kölelik kurumu, Müslümanların değişmez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez olan ana kaynaklarında başköşeye kurularak kendisine ferah bir alan açmıştır. Buna rağmen, insani değerlerle bağdaşmayan bu kurumu, “dönemin koşullarıyla” gerekçelendirip savunabilmek için çok fazla dereden, epeyce su getirmek gerekir. Bu durumda İslamcı tarihçiler ve “fıkıhçılar” için konuyu açmamak, açılmışsa da yeniçeri adımlarıyla sıvışmak en iyisi olmaktadır.

***

Şimdi “giriş”i bir olay/haber aktararak, Uzunyayla Çerkes beylerine ve köle bellenenlere dairdir, sürdürmeme izin verin:

Kurulduğu tarihten başlayarak köleliğin ve ticaretinin yasaklanması için çaba harcayan Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin(1908-1923) yayın organı olan Guaze (Yol Gösterici-Kılavuz) gazetesinde yayımlanan 3 Mayıs 1327 (1911) tarihli bir makale, büyük bir ihtimalle Çerkes bey takımınca pek sevimsiz bulunmuştur.

Sivas vilayetine bağlı Aziziye kasabasının, günümüzde Kayseri’ye bağlı Pınarbaşı ilçesi, Kazancık köyünde gerçekleşen bir olayı merkeze alan makalenin, Çerkesler arasında süregelmekte olan kölelik meselesiyle ilgili başta hükümet olmak üzere yetkilileri uyarmak amacıyla kaleme alındığı anlaşılmaktadır.

Yazılanlara göre Kazancık köyünde “köle” olarak sınıflandırılanların başkaldırması üzerine çıkan çatışma, “köle” kesiminin bir ölü, altı yaralı bey takımının beş yaralı vermesiyle sonuçlanmıştır. Ancak “bu gibi vuku’atın tevalisi melhuzdur.” Sadeleştirirsek, olayların arkasının geleceği düşünülmelidir. Üstelik makale yazarının olayın “münferit” olmadığına, evvelce benzerlerinin çokça yaşandığına sitemkârlıkla dikkat çekmesi de cabasıdır.

Şöyle: “Hükümet katli, henüz zâhire ihraç edememiş, bu da emsâli misillû gizli kapaklı kalacaksa aşk olsun o hükümete!” Eksikli bulup itiraz edenler çıkabilir ama içimden bunu şöyle sadeleştirmek geliyor: “Hükümetin olayı henüz etrafa duyurmadığı anlaşılmaktadır. Bu da benzerleri gibi gizlenecekse helâl olsun o hükümete!”

Bir de devamı var ve devamı İslam şeriatının “köle” kesimine biçtiği değere dairdir. Pek güzel, bu defa okuyucuları zora sokmamak için, çetrefilli olarak düşündüğüm bazı sözcükleri günümüz Türkçesine çevirerek aynen aktarıyorum: “Aziziye ümerasından Yolohzâde Hacı Bekir Bey’in bir cariyesi ecel-i mev’ûdla (doğal olarak eceliyle) vefat etmiş, hocalardan bazıları ez cümle Kazancık kariyesinden hoca Hacı Nuh Efendi, köleler mevlâlarına (sahiplerine), hâl-i isyanda bulundukları cihetle(nedenle) bi-çarenin namazını kılmak şer’en câ’iz (dini açıdan uygun) olmadığı iddiasıyla gusül ve definine mümânaat(engel olmak) eylemiş ve mevtâyı (ölüyü) üç dört gün hâli üzere bıraktırmıştır.”

Elimde değil, dayanamıyorum, bunu da sadeleştiriyorum: “İslâm şeriatına göre efendisine başkaldıran kölenin namazı kılınmayacağı gibi cenazesini de kim kaldırırsa kaldırsın bizi ilgilendirmez!”

Daha da sadesi şu olabilir: Şeriata uyun! Efendilerinizi sevin!

Yani şimdi olacak iş mi? Elbette deli saçması. Şeriat yasalarında bu tür tuhaflıklar yoktur. Ancak borçlu olarak ölenlerin cenaze namazlarının kılınıp kılınmayacağı konusunda âlimlerin bir tartışması olduğunu meraklılar bilir. İhtilaflı olmakla beraber, borçlu ölenlerin durumlarının kritik olduğunu söylemek durumundayım. Kritik durumun, tartışmalı demek istiyorum, köleler için de geçerli olması tabiidir. Bunların dışında kölelerin, Müslüman olmaları halinde cenaze namazlarının kılınması caizdir, Elbette kılınır. Ancak Çerkes bir din adamının kölelerle ilgili düşüncelerini bu kadar yalın ve çıplak koyması, çıtayı bu denli yükseltmesi ve Çerkes köy ahalisinin bunu kabullenmesi öyle ya cenaze üç, dört gün cami avlusunda kaldığına göre, ilginç olmalı. İnsan elinde olmadan Çerkes cariyenin borçlu olabileceği zehabına kapılıyor!

Her neyse, günümüzün modern köleleri diyebileceğimiz emekçilerin cenaze namazlarının kılınıp kılınmayacağının Diyanet’te tartışma konusu olmaması ve cenazelerinin yerde kalmaması ne kadar sevindirici. Harikulade diyeceğiz ama onların da “kart” borçları bildiğiniz bela!

Haftaya İslam ve kölelik