“Biz O’nu gördüğümüzde ‘Salli Alâ Muhammed’ deriz”

Bu bir dua. Aynı zamanda şarkı sözü.  Bazı tarikatlar dans müziği olarak da kullanıyor. Şeyh Nazım Kıbrisi Tarikatı bunlardan biri. İnternette tesadüfen karşılaştım, hiç de fena değiller. Yaş sınırlaması olmaksızın,  kadın taifesi hariç, herkesin  katılabildiği müzikli danslı samimi bir ortam. Dans dedim de, baştan saptanmış  bir koreografi yok. Anlık ilham. Artık nasıl eserse, kafalarına  göre takılıyorlar. Bir çalım, break dansını andırıyor. Baş, gövde, ayak üçlüsünün devinimleri pek etkileyici. Break dansından farkı  kollara yüklenen işlevin sınırlılığı. Gördüğüm kadarıyla bir tek parende atmaları eksik. Bunun için de kollarını güçlendirmeleri gerekiyor.

Söz konusu şarkının değişik söyleme biçimleri var ve nakarata bağlanarak hep bir ağızdan aynı cümlenin tekrarlanması üstüne kurulmuş. En yaygın olanı şu: Allâhümme salli alâ Muhammed. Başlıktaki bunun kırpılmış hali. Anlamı şu: Muhammed’i rahmetinle tebrik et ve esen kıl. Sözler İslâm peygamberi için yazılmış ama Recep Tayyip Erdoğan’ı her görüşünde kelimeler  kendiliğinden, mırıl mırıl ağzından dökülüveriyormuş adamcağızın. Kendi ifadesi. Adamcağız dediğim Yasin Aktay Efendi. Siirt milletvekili, gazeteci, yazar, profesör, Akepe başkan yardımcısı…

Her zaman öyle değil. Yani her zaman mırıl mırıl değil; bazen de iştahlanıp halaya durduğu anlaşılıyor Yasin Efendi’nin. Halaya durması için Tayyip Bey’in eşkalini görmesi gerekmiyor. Tayyip Bey’in adının herhangi bir nedenle geçmesi yeterli oluyor. Geçtiğinde fırlıyor. Fırlayınca hey maşallah, dua, davul zurna eşliğinde şarkı formuna  dönüşüyor: Salli alâ Muhammed. Bir nefes ötesi halay… İster Ege’den Teke Zortlatması olsun, ister Siirt’ten Şeyhani, fark etmiyor. Halay olunca işin içine yerel dil ve motifler de katılıyor haliyle: Salli alâ Muhammed/ Heval Tayyip Erdoğan/ Serok Tayyip Erdoğan/”

“Biz Recep Tayyip Bey’i  gördüğümüzde ‘Salli alâ Muhammed” deriz.”

Fikrimdir: Çok beğendim. Biz de demeliyiz.

Hay sen çok yaşa Yasin Aktay! Ne güzel bir değiş. Aklıma neler getirdin:

Bilindiği gibi “ilmihal” Müslümanların yaşam rehberidir. Müslümanların iman, amel, ahlak ile ilgili öğrenmesi gerekenleri içeren bir nevi ansiklopedik rehber kitap. Davranış kılavuzu rehberi… Tırnak kesme biçiminden, hangi elle taharet yapılacağına kadar uzanan gayet ayrıntılı bir rehber kitap. “Mızraklı” olanı meşhurdur. Anonim bir kitaptır. Değişen koşullara göre ilaveler yapılmıştır. Ne sakıncası olabilir, oturdum ben de“ Mızraklı İlmihal’e Zeyl” başlığı altında daha “özel” diyebileceğimiz bir ek hazırladım. İstifadenize sunuyorum:

1. O’nu, kendi aranızda birbirinizi çağırdığınız gibi çağırmayınız. Adının başına “Allah ondan razı olsun” anlamına gelen, kısaltması paranteze alınmış (r.a) olan “Radıyallahu anh” ekleyiniz. O’na ismiyle hitap bir küfür sözü değildir elbet ama, ondan bahsederken herhangi bir insandan bahseder gibi bahsetmek “tenzihen mekruh”tur.

2. O size bir soru yönelttiğinde cevabını biliyor dahi olsanız, “en doğrusunu siz bilirsiniz” demeyi bilmelisiniz. Bazen samimi olarak, bazen de sizi sınamak için çok ısrar ettiğinde; temsil, soldan sağa, üç harfli, ilk harfi (a) olan, telefonda hitap sorusuna vereceğiniz yanıtta dahi sesinizdeki tereddüt tınısı, normalin hayli üstünde olmalı ve ardından mutlaka mahcup bir edayla; “yine de siz bilirsiniz” demeyi şiar edinmelisiniz. Her şeyi bilen Allah’tır. Bundan kuşku duyulmaz. Lakin Erdoğan da hatırı sayılır bir bilicidir. Unutmayınız ilgi alanı aile planlamasından gastronomiye kadar uzanan geniş bir haritayı kapsar. Temsil; gastronomi dedim ya, aklıma Antep düştü. Nasıl düşmesin, daha geçtiğimiz günlerde Antep’te gerçekleştirilen Uluslararası Gastronomi Kongresi’nde yapmış olduğu Analı-Kızlı, Yuvarlama, Ekşili Taraklık Köftesi, Etli Firik Pilavı’nın tarifi bile damağımı çatlatmaya yetmişti. Gazetelerin yalancısıyım tarifleri hemen o gün Fatma Hanım’dan almış. Ne diyebilirim, aşk olsun!

3. Bilindiği gibi “musahafa selamı” alimlerin büyük çoğunluğuna göre güzel bir davranış olarak kabul edilir. Türkçesi tokalaşmak anlamına gelir. Sünnettir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken husus musahafa yapanların cinsiyetlerinin aynı olmasının zorunluluğudur. Ancak bu hüküm sıradan insanlar içindir. Tayyip Bey söz konusu olduğunda hüküm battal olur. Kadın, erkek; genç, ihtiyar herkes onunla musahafa yapabilir. Ne ki musahafadan sonra ellerinizi yüzünüze sürmeniz cahiliye döneminden kalma bir davranıştır. Yapmayın. Bu “tenzihen” değil, harama oldukça yakın olan “tahmiren” mekruhtur.

4. Onunla konuşurken sesinizin volümüne dikkat ediniz. Birbirinizle konuştuğunuz gibi bağıra çağıra konuşmayınız. O dilerse “Eyyy” diye ünleyebilir, siz bunu sünnet faslından sayıp özenmeyiniz. Ünlemeyiniz. 

5. Herhangi bir mesele ya da konu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Normaldir. Siz de insansınız nihayetinde. Ancak fikrinizi açıklamakta acele etmeyiniz. Gözünüzü dikip kulaklarınızı açınız. Onun açıklama yapmasını bekleyiniz. Zira açıklamanız onu hoşnut kılmayabilir. Bu durumda  başınızın derde girmesi kaçınılmazdır. Düzeltinceye kadar helak olursunuz.

6. Onun için düzenlenen özel günlerin olması tabiidir. Temsil: Doğum günü… Burada dikkat edilmesi gereken husus kutlamaların milli olması gerektiğidir. Süleyman Çelebi Mevlid’inden parçalar okumak, tef çalmak, onunla ilgili destani hikâyeler anlatmak hoş ve milli sınıfından sayılır. Tekbir getirmenin de sakıncası yoktur. Ancak “Happy birthday Reis” diye el çırpmak, sakın ha bu da “tahmiren” mekruhtur. Sakının.

Son olarak şunu ilave etmek isterim: Sevenlerinin Recep Tayyip Bey’i her gördüklerinde “Heval Tayyip Erdoğan/ Serok Tayyip Erdoğan/ Salli Alâ Muhammed” şarkısı eşliğinde Siirt’in Şeyhhani’sine ya da Ege’nin Teke Zortlatması’na kalkmaları vaciptir. Hatta enstrümanları çeşitlendirerek abartmamak ve kollar, eller kıvama gelmeden parende atmamak şartıyla break dansı yapmalarında dahi bir sakınca yoktur.  Dua ile…