31 Mart Gerici Ayaklanması: “Analarınızın donları başınıza geçsin”

31 Mart 1909’da (13 Nisan) başlayan gerici ayaklanmayı bastırmak için  Selanik’ten İstanbul’a doğru yola çıkan İpek Fedaileri’yle beni tanıştıran, şimdi aramızda olmayan değerli ağabeyimiz, sevgili dostumuz Tevfik Çavdar olmuştur. Tevfik hocamızın  “Talat Paşa, Bir Örgüt Ustasının Yaşam Öyküsü” adlı nefis çalışmasında bir telgraf metninin altına atılmış imzaydı İpek Fedaileri. Bakar mısınız nasıl öfkelenmişler:

“Makam-ı Sadarette bulunan alçağa: Size 2 Nisan 1325(1909) tarihli telgrafımızla yirmi dört saat mühlet verilmişti. Henüz vücud-i rezilanizle telviş ettiğiniz makamlardan çekildiğinize dair bir iş’ar vuklu bulmadı. Bundan çok memnun olduk, bari tertip edeceğimiz cezaya bu suretle istihkakınızı kendiniz tasdik etmiş oldunuz. İhtimal ki orada bulunan bir takım kerhaneci evlatları ilk telgrafımızı vermediler. Onları alınız okuyunuz, ta ki vebal bizde kalmasın. Okumadığınız takdirde, Allah'ın laneti, ananızın donu başınıza geçsin (…) Ey namussuzlar…”

Şimdi kalkıp bu kaba ve ayıplı sözü başlığa çekmem yadırganabilir ama kabul etmeliyiz ki İpek Fedaileri’nin öfkelerini pek güzel ifade ediyor. Olayların başlamasıyla birlikte gidişatın nereye varacağını gören ve makam-ı sadarette (başbakanlık makamı) bulunan Hüseyin Hilmi Paşa görevinden istifa ederken onun yerine makama Tevfik Paşa oturuyor. İpek Fedaileri’nin sözlerinde durup durmadıklarını, o ayıplı eylemi yapıp yapmadıklarını bilmekten uzağız ama Tevfik Paşa da çok kısa bir süre sonra,5 Mayıs, makamını bırakmak durumunda kaldığını biliyoruz.

Ayaklanmanın İttihatçılar'ın Selanik’ten getirip konuşlandırdığı Dördüncü Avcı Taburu’nda başlamasına, ayaklanmanın bastırılmasından hemen sonra Sultan Abdülhamit’in tahttan uzaklaştırılmasına, Talat Paşa ve arkadaşlarının iktidar yolunda aldıkları mesafeye bakarak ayaklanmada “İttihatçı parmağı” arayanlar o günden bugüne hep olmuştur. Bu olaydan  İttihatçılar'ın büyük ölçüde yararlandıkları doğru olmakla beraber, buradan hareketle planlayıcılarının da İttihatçılar olduğunu ileri sürmek İttihatçılar'ın en çok da Talat Paşa’nın aklına hakaret olacağını düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasın İttihatçıların komplocu  zihniyetten azade olduklarını söylemiyorum. Ancak 1908 devriminin üstünden henüz bir yıl dahi geçmemişken eti budu belli İttihatçılar'ın ve hele hele Talat Paşa’nın sonucunun ne olacağı belirsiz bir girişimde bulunmasını ihtimal dışı sayıyorum. Şimdi bu fazla  kurgusal, delil isteriz diyorsanız somut olana geçiyorum:

Gerici ayaklanmanın fikri alt yapısını hazırlayan iki örgüt var kurgu falan değil, gayet somut:

Birincisi Derviş Vahdetti’nin sahibi ve başyazarı olduğu dinci Volkan gazetesi ile bunun çevrelediği İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti… Şimdi neye benzetsem diye düşünüyorum Volkan’ı? Hüseyin Cahit Volkan için “ağzı kirli mühlik” diyor. Evet, sahiden yahu, şimdi aklıma geliverdi, Volkan, günümüzde bildiğiniz Yeni Akit.

Volkan 4 Şubat 1909 tarihli nüshasında   İttihat-ı Muhammed’i Cemiyeti’nin on maddelik “nizamname”sini yayımlıyor ve “ser levha”sına “İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti’nin mürevvic-i efkarıdır” alt başlığını atarak,Cemiyet’in yayın organı olduğunu ilan ediyor. Sonra iki çağrı yayınlıyor. Birincisinde müminleri Cemiyet’in bayrağı altına davet ediyor:

”Ey Muhammed şeriatının düşmesini istemeyen müminler! Alla-u Zülcelal aşkına Peygamberimiz Muhammed Mustafa adına bu cemiyete giriniz.”

İkincisi, İttihat ve Terakki’ye muhalif olan gazetelere yapmış olduğu “cephe” çağrısıdır:

“Acele et Mizan! Arş ileri Serbesti! Sebat et İkdam! Hakperest matbuat hep hücum edelim; işte kale-i istibdat! İşte şahid-i hürriyet, zincirlerle bağlanıyor,bize imdat diye kollarını uzatıyor; kale ise zayıftır, sihirledir ki, bize kuvvetli görünüyor. Kale muhafızları da, sihirle bağlı. İşte Volkan, sancaktarlık vazifesiyle ilerliyor; arş ileri! Şehit olursam da siz dönmeyiniz! Zira zafer bizdedir…” (Volkan,5 Şubat 1324,sayı:49)

Çağrıyı iştahla kabul edenler ilgili olarak küçük bir açıklama yapmama izin verin: Mizan, eski İttihatçı sonradan dönekler safına geçecek olan “Mizancı” Murat’ın sahipliğini yapmakta olduğu gazete. Serbesti, ayaklanmadan kısa bir süre önce  İttihatçılar tarafından öldürülecek olan  Hasan Fehmi’nin başyazarlığını yaptığı dönemin ünlü muhalif gazetesi. İkdam’a gelince  gayet tanıdık biri var gazetenin başında: Ali Kemal… Dünya Savaşı sonrasında Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin kurucusu, Kurtuluş Savaşı’nda İçişleri Bakanı, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını idama mahkûm eden kararın imzacılarından, trajik sonuyla da tarihe geçecek olan  ünlü Ali Kemal…

Cepheye koşanlardan biri de tabii ki adem-i merkeziyetçi yeminli İttihat Terakki düşmanı Prens Sabahattin’in Ahrar Fırkası…

Ayaklanmanın Avcı Taburu’ndan başladığı yazılıyor. Doğrudur. Ancak işareti Ali Kemal’in Hasan Fehmi’nin öldürülmesinden sonra Darülfünun’da yaptığı kışkırtıcı konuşmayla veriliyor. Sonrasında Avcı Taburu… Sultanahmet Meydanı’na çekilen yeşil bayrak… Derviş Vahdetti… Sokaklarda İttihatçı avı… Galata Köprüsü’nde kurulan idam sehpalarında mektepli subaylar… Ve Deniz Binbaşısı Ali Kabuli Bey’in gerici güruh tarafından linç edilmesini Yıldız Sarayı’nın penceresinden izleyen kambur bir silüet!      

Ardından Selanik’ten kalkan Hareket Ordusu İstanbul’u fethediyor. Bunu kesinlikle biliyoruz ancak İpek Fedaileri’nin sözlerinde durup durmadıklarına ilişkin bir bilgiden en azından şimdilik yoksunuz.