IMF Verilerinde Dünya Ekonomisi

Korkut Boratav'ın "IMF Verilerinde Dünya Ekonomisi" başlıklı yazısı 23 Nisan 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

IMF Nisan ve Ekim’de dünya ekonomisi üzerinde kapsamlı iki rapor yayımlar: Dünya Ekonomik Görünümü ve Küresel Finansal İstikrar Raporu… Raporlar, dünya ekonomisinin tümü, ana blokları ve tek tek ülkeler üzerindeki en son verileri, bilgileri ayrıntılı tablolarda sunar inceler çözümler, öneriler oluşturur.

Bugün IMF’nin Nisan 2013 tarihli Dünya Ekonomik Görünümü’nde içerilen bilgi malzemesini özetlemeye, değerlendirmeye çalışacağım.

Raporun verileri iki cümleyle özetlenebilir: Dünya ekonomisinin tüm coğrafyaları küçülme, durgunlaşma ve yavaşlama eğilimi içindedir. Çevre ekonomilerinde odaklaşırsak dış dengelerde bozulma yaygınlaşmıştır.

* * *

2012’nin milli gelir hareketlerine bakıldığında, büyük metropol ekonomileri içinde sadece ABD ve Japonya’da çok ılımlı (yaklaşık yüzde 2’lik) canlanmalar gözlenmiştir. Ne var ki, IMF bu iki ekonominin bu yıl tekrar durgunlaşacağını öngörüyor.

Avrupa’da durum parlak değildir. Avrupa Merkez Bankası, para sisteminin çöküşünü önlemiştir ama Avro Bölgesi’nin bütünü 2012’de küçülmüştür. Güney Avrupa’nın dört ülkesindeki kriz üçüncü yılına girmiş Kıbrıs’la birlikte Slovenya da kervana katılmıştır. Bölgenin liderinde (Almanya’da) büyüme hızı yüzde 1’in altına düşmüştür. Liderin en yakın destekçisi Hollanda ikinci küçülme yılını yaşamaktadır. Fransa 2012’yi (Britanya gibi) sıfır büyüme ile tamamlamıştır.

Çevre ekonomilerine bakalım. Bu blokun ana eğilimi yavaşlama doğrultusundadır. Küçülme istisnaîdir ve Doğu/Orta Avrupa (eski Yugoslavya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti) ile sınırlı kalmıştır.

Asya’nın iki dev ekonomisi, Hindistan ve Çin, uluslararası krizi izleyen iki yılda (2010 ve 2011’de) yüzde 9-10’luk tempolarla büyüyerek dünya ekonomisinin canlanmasına katkı yapmışlardı. Ne var ki, sonrasında, Hindistan ekonomisinin dinamizmi tükenme belirtileri gösterdi büyüme hızı yüzde 4,4’e düştü.

Çin’e gelelim. 2012’ye, bu yılın ilk üç ayına ve yeni lider kadrosunun hedeflerine bakılırsa, ekonomi yüzde 8’in altında bir büyüme sürecine yerleşmektedir. Çinliler milli gelirin yüzde 50’sine yaklaşan yatırım oranlarının sürdürülemeyeceğini iç talebin sürüklediği bir büyüme modeline geçişin zorunlu olduğunu kabul ediyorlar. Bu senaryonun uzantıları söz konusu olduğunda, Çin’i yakından izleyen Batılı iktisatçılar arasında görüş ayrılığı var. Bazılarına göre, dengeli, sarsıntısız bir geçiş mümkün değildir otuz yıl önce Japonya’nın başına gelmiş olan çok hızlı bir yavaşlama (“sert iniş”) Çin için de gündemdedir. Başkaları ise, Çin Komünist Partisi lider kadrosunun pragmatik ve esnek yaklaşımı sayesinde yeni modelin hayata geçirilmekte olduğunu ve yüzde 7,5’lik büyüme hedeflerinin orta vadede de gerçekleşebileceğini düşünmektedir.

Latin Amerika’nın büyük ekonomileri arasında Meksika, 2012’de yavaşlamayan tek ülkedir. ABD’deki canlanma sayesinde büyüme hızını iki yıl üst üste yüzde 3,9 oranında sürdürebilmiştir. Buna karşılık bölgenin ortak görüntüsü, büyüme hızlarının düşmesidir. Brezilya ve Arjantin’in 2011 ve 2012 göstergeleri örnektir: Bu iki yıl içinde Brezilya’da büyüme (yüzde olarak) 2,7’den 0,9’a Arjantin’de 8,9’dan 1,9’a düşmüştür.

* * *

Uluslararası krizin arifesinde, dünya ekonomisinin tüm ana blokları, ABD’nin dış açığını kapatma işlevini üstlenmişlerdi. 2012’ye gelindiğinde bu ülkenin cari işlem açığı kabaca yüzde 40 oranında daralmış 475 milyar dolara inmiştir. Dünya ekonomisinin cari işlem fazlası veren üç büyük ekonomisine (Çin, Almanya ve Japonya’ya) petrol ihracatçılarının 600 milyar dolarlık fazlası eklenmektedir.

Petrolcüler, Çin ve Doğu Asya’nın (Kore, Tayland, Malezya, Filipinler gibi) büyük ekonomileri dışında kalan çevre ülkeleri (2012’de 400 milyar dolara ulaşan) dış açık vermiştir. İki tipik ülke, beş yıl önce (kabaca) dış denge konumunda olan Hindistan ve Brezilya’dır. Bunlar, 2012’de 93 ve 54 milyar dolarlık cari işlem açıkları ile cebelleşmiş Batı merkez bankalarının aşırı likidite pompalamasını, “kur savaşları” söylemiyle suçlayan kampanyanın başını çekmişlerdir.

IMF’nin 2012 istatistikleri, dünya ekonomisinde kayıt dışı sermaye hareketlerinin astronomik boyutlara ulaştığını da ortaya koymaktadır. Tüm ülkeleri kapsayan cari işlem dengeleri derlenmişse, dış açık ve dış fazla toplamları eşitlenmelidir. IMF’nin “Dünya Cari İşlem Dengeleri” tablolarında bu kural gerçekleşmemekte 336 milyar dolar tutarında “kayıt dışı” bir sermaye hareketi ortaya çıkmaktadır. Bu “esrarengiz” kaçağın önemli bölümlerinin, “offshore” finansal merkezlere “sığınmış” olması doğaldır.

Geçen hafta bu köşede ele aldığımız, “çürüyen, finans ve rantiye kapitalizmi”, nicel göstergeleri ile, dolaylı olarak da olsa, IMF raporlarına yansımış oluyor.
IMF, bu kötümser, çapraşık tabloyu nasıl yorumluyor? Ne gibi öneriler getiriyor? Haftaya tartışmak üzere…