İktisat öğrencileri 
itiraz ediyor

Haziran 2000’de Paris’te bir grup iktisat öğrencisi, üniversitelerindeki iktisat programlarını eleştiren bir metin kaleme aldı. Dünyayı kavramak, belki de eleştirmek beklentisiyle girdikleri iktisat öğretimi, neo-klasik kuramın hegemonyası nedeniyle, onları bir “hayalî dünya ile” karşılaştırmış hayal kırıklığına uğratmıştı.

Protestocu gençler, eleştirdikleri iktisadı “otizm” hastalığına benzettiler ve başka ülkelerden katılanlarla birlikte otizm-sonrası (“post-autistic”) iktisat hareketi başlattılar. Aynı adla bir internet dergisi çıkarıldı. Dergi daha sonra yetişkin, muhalif iktisatçıların kurduğu World Economics Association tarafından benimsendi ve Real World Economics Review adını aldı.

İlk protestocular okullarını bitirdi sonraki iktisat öğrencilerinin de itirazları süregeldi. 2008 krizinden sonra ivme kazandı. Üniversite öğrenci kuşakları dörder yıla ayrıldığına göre, bugünlerde dördüncü kuşağın protestolarını izliyoruz. Türkiye’de de iktisat öğrencilerinin üç muhalefet kampanyasından haberdar oldum ikisine katkılar yaptım.

Bu yakınlarda iktisat öğrencileri, önceki protestoları niceliksel olarak fazlasıyla aşan bir muhalefet platformu oluşturdu. 22 ülkeden 50 öğrenci topluluğu, İktisatta Çokseslilik için Uluslararası Öğrenci Girişimi başlığı altında bir araya geldi. (İngilizcesi “International Student Initiative for Pluralism in Economics”, internet adresleri: www.isipe.net). Çoğunluk Batı (AB, ABD, Avustralya) coğrafyasından. Bunlara Arjantin, Brezilya, Hindistan, İsrail, Pakistan, Rusya, Şili, Uruguay’dan da birer öğrenci topluluğu katılmış.

Platform, kuruluşunu, “iktisatta çokseslilik çağrısı” başlıklı bir bildiri ile kamuoyuna duyurdu. İngilizce metin, yedi dile daha çevrilmiş. Ana mesajını gözden geçirelim.

* * *

Bildiri, “Dünya ekonomisi krizde ekonomi öğretimi de krizde” saptamasıyla başlıyor “gerçek dünya sınıflarımıza girmelidir” özlemi ile devam ediyor ve çözüm önerisi sloganlaştırılıyor: Çokseslilik…

Öğrenciler, çoksesliliği üç alanda istiyorlar: Kuramsal, yöntemsel çokseslilik ve disiplinler-arası yaklaşım…

Kuramsal çokseslilik, öğrencilere göre, ders programlarının çeşitli kuramsal akımları dengeli bir biçimde sunması ile gerçekleşmelidir. Sosyal ve insanî bilimlere bakıldığında, öğretimin tek bir okulun hegemonyası altında sürdürüldüğü tek disiplin iktisattır. Egemen öğretinin (neo-klasik iktisadın) dışlanması değil, şimdiye kadar dışlanan yaklaşımların, örneğin klasik, Keynes-sonrası, kurumsal, Marksist okulların da dengeli bir biçimde kapsanması isteniyor. Ayrıca, ders programlarından büyük ölçüde kaldırılmış olan iktisadî düşünce ve iktisat tarihi dersleri ile yeniden karşılaşmak istiyorlar.

Yöntemsel çokseslilik isteği, matematiğin, istatistiğin, nicel yöntemlerin iktisat öğretiminin zorunlu öğeleri olduğunu kabul etmektedir. Ancak, öğrencilere göre, bu yöntemlerin kapsamı, sınırları, sonuçlarının geçerliliği açısından ciddi boşluklar vardır. Üstelik, iktisadın kimi sorunlarının sadece bu yöntemlerle kavranamayacağını ileri sürüyorlar. Kurumsal ve kültürel alanların iktisadi olgular üzerindeki etkileri, onlara göre, niteliksel çözümlemelerle kavranabilir ve ders programları bu doğrultularda zenginleştirilmelidir.

İktisadın bir sosyal bilim olması, disiplinler-arası yaklaşımları gerekli kılar. Öğrenciler, iktisadî olguların sosyoloji, siyaset ve tarih tarafından belirlenerek, kuşatılarak gerçekleştiğini vurguluyorlar. Bu nedenle kendi alanlarını diğer sosyal ve insanî bilimlerle iletişim kurarak öğrenmek istiyorlar.

Bildiri, iktisat öğretiminde reform doğrultusunda yapılan çalışmalara, konferanslara, atölyelere değiniyor. “İktisat öğrencileri: bizimle birleşin iletişim ağlarımızla bağlantılar kurun bizi destekleyin ki değişim için gereken kritik kitleyi yaratalım” çağrısı ile son buluyor.

Türkiye üniversitelerindeki iktisat öğrencilerinin ayrı ayrı veya topluca bu çağrıyı, olumlu katkılar da getirerek yanıtlayacaklarını umuyorum.

* * *

Sevgili Orhan Suda’yı kaybetmişiz. İki gün sonra haber aldım cenazesine katılamadım.

“Eski tüfekler”in galiba en genci idi. Sosyalizm mücadelesine TKP saflarında başladı 167’ler ile birlikte hüküm yedi zindanı, sürgünü yaşadı. Sonraki yıllarda, kalemiyle, düşüncesiyle, dostluklarıyla Marksizmi 1960-sonrası kuşağa taşıyan seçkin, cefakâr, verimli insanlardan biri oldu.

Ölüm bazı insanlara yakışmaz. Orhan Suda da bu ender kişilerden biriydi. Dostlarından biri olmak ayrıcalığı bana da nasip oldu. Onu çok arayacağız.