Ekonomik Bunalım, Finansal Kriz

Bu köşede zaman zaman dış dünya ile Türkiye arasındaki sermaye hareketlerinin dökümünü sunuyor, tartışıyorum. Rakamlı, tablolu iktisat incelemelerinden keyif almayan okurların hoşgörüsüne sığınarak bugün de aynı konuya dönüyorum. Konu, Türkiye'yi sarsmakta olan ekonomik bunalım ile henüz patlak vermemiş olan finansal kriz arasındaki ayrımı yapabilmek açısından önem taşıyor.

Ağır bir ekonomik bunalımdan geçmekte olduğumuz açıktır. Bunalım, üretimin, tüketimin, sermaye birkiminin, istihdamın, emek gelirlerinin hızla düşmesi çok sayıda işyerinin kapanması biçiminde gerçekleşiyor. Temel neden, iç ve dış talebin çökmesidir. Bu çöküntüye yol açan nedenlerden biri, metropollerdeki ekonomik daralmanın Türkiye'nin ihracatçı sektörlerine yansımasıdır. İkincisi ise, geçmiş yıllarda iç talebin genişlemesinin ardındaki ana etken olan dış kaynak girişlerindeki durgunlaşma veya düşmedir.

Buna karşılık, Türkiye ekonomisinden dış dünyaya net kaynak çıkışı (ister sıcak paradan, ister vadesi gelen dış borçların anaparalarının ödenmesinden, isterse yerli burjuvazinin sermaye kaçırmasından kaynaklansın) belli bir eşiği aşsaydı, döviz kurları hızla tırmanacak döviz borçlusu şirketler zincirleme iflasa sürüklenecek banka çöküntüleri gündeme gelecek dört başı mamur bir finansal kriz ekonomik bunalıma refakat edecekti. Net sermaye çıkışları bu eşiği aşmadığı için bu felâket senaryosu gerçekleşmedi. Türkiye'nin bunalımı da, şimdilik, bir finansal kriz içermeden yaşanmaktadır.

Ekonomik bunalım Türkiye'yi Ekim 2008'den itibaren etkilemeye başladı. Ekim 2008-Şubat 2009'u içeren beş ayı, sermaye hareketleri bakımından 12 ay öncesinin aynı dönemi (Ekim 2007-Şubat 2008) ile karşılaştıralım. Aşağıdaki tablo bu işi yapıyor.

&nbsp 2007 Ekim-2008 Şubat 2008 Ekim-2009 Şubat
Yabancı sermaye 21168 -12695
Yerli sermaye -1531 -1866
Kayıt dışı sermaye 545 14872
Rezervler -334 4979
Cari Denge -19841 -5080
Net Sermaye Akımı 20182 311

Not: Rakamlar milyon dolardır. "Eksi" işaretler sermaye çıkışına ve dış açığa işaret eder sadece rezervlerde "eksi" işaret "artış", "artı"lar azalış anlamındadır.

***

Bunalımın, tabloya yansıyan beş aylık bilançosu şudur: Yabancı sermaye hareketlerinde bir önceki yılın aynı dönemindeki 21.2 milyar dolar net giriş 2008-2009 Ekim-Şubat aylarında 12.7 milyar dolarlık net çıkışa dönüşmüştür. Bu, dış kaynak hareketlerinde 33.9 milyar dolarlık bir "tersine dönüş" anlamına gelir ve 2007 milli gelirinin yüzde 5.1'ine denk gelen, çok ağır bir dış şok oluşturur.

Ancak, bir de yabancı, yerli ve kayıt-dışı tüm sermaye hareketlerinin toplamına bakalım: Bunalımın ilk beş ayında yabancılardan kaynaklanan 12.7 milyar dolarlık net çıkışa, yerli burjuvazinin dışarıya (kayıtlı olarak) çıkardığı 1.9 milyar dolar eklenmiştir. Ancak, yabancı ve yerli sermayedarlardan kaynaklanan bu "kan kaybı", 14.9 milyar dolarlık kayıt dışı sermaye girişi ile fazlasıyla telâfi edilmiştir. Bu esrarengiz "dış kaynak", her ay net giriş biçiminde ortaya çıkmış bu katkı sayesinde 2008 Ekiminden sonra sermaye hareketlerinin tümü hâlâ pozitif düzeyde (311 milyon dolarda) kalabilmiştir. Yine de, 12 ay öncesinin beş aylık dönemine göre tüm sermaye akımlarının toplamında 19.9 milyar dolarlık (ve ekonomiyi de aşağı çeken) bir azalma söz konusudur.

Burada önemli olan, 14.9 milyar dolarlık kayıt-dışı sermaye girişinin, finansal piyasaların krize sürüklenmesini önlemiş olmasıdır. 1994 ve 2001 krizlerinde olduğu gibi kayıt-dışı sermaye hareketleri "çıkış" doğrultusunda, hatta "sıfır" olarak gerçekleşseydi, beş ay içinde finansal piyasalar en azından 14 küsur milyar dolarlık ek döviz talebiyle sarsılacaktı. Döviz fiyatlarındaki tırmanma, Türkiye'yi 2001-benzeri bir finansal krizin eşiğine sürükleyebilecekti.

***

Bu kayıt-dışı döviz girişi Türkiye'yi bir finansal krizden kurtarmış olabilir. Ödemeler dengesinin hesabı Merkez Bankası'ndan sorulur. O halde, bu yüksek ve esrarengiz sermaye girişine ışık tutmak da Merkez Bankası'nın görevidir.

TCMB Başkanı, 20 Nisan'da Bakanlar Kurulu'na bir brifing sunmuş ve 14.9 milyar dolarlık kayıt-dışı hareketi, Varlık Barışı nedeniyle Türkiye'ye giren döviz varlıklarına bağlamış.

Bu açıklama tamamen yanlış ve yanıltıcıdır. Zira: Varlık Barışı için yapılan başvurular son bulmuştur. Maliye Bakanı, yurt içinden-dışından başvuruların 14.8 milyar TL'yi bulduğunu ancak fiilen getirilecek bedelin belli olmadığını açıklamıştır. Bu başvuruların 5.2 milyarı, parayı yatırmayacağı belli olan (Ali Türkan adlı) tek bir kişiye aitmiş. Bunu hesaba katınca başvuru toplamı 9.6 milyar TL olmaktadır. Böylece kırpılan rakamın en çok yarısının fiilen getirileceği öngörülüyor. Döviz girişlerinin de olsa olsa 2 milyar doları bulacağı varsayılabilir. Ne var ki, Varlık Barışı nedeniyle yurt dışından yapılacak döviz aktarımlarının kayıt-dışı olması (örneğin bavullarla getirilmesi) için bir neden yoktur. Yasallaşmış, meşrulaştırılmış bir döviz aktarımının bankalar sistemiyle, kayıt-içi olması doğaldır.

Beş ayda 14.9 milyar dolarlık kayıt-dışı sermaye girişinin, bu dönemin sadece son üç ayında uygulanan Varlık Barışı ile açıklanması bu nedenlerle mümkün değildir.

Merkez Bankası da, bu türden sudan açıklamaları bir kenara bırakmalı ve Türkiye'yi finansal krizden şimdilik kurtarmış görünen bu "can simidi"nin nereden geldiğini, hangi mekanizmalardan oluştuğunu araştırmaya başlamalıdır.