Mabed

Öğrencilerin kızlı erkekli birlikte yaşamalarına müdahale edeceğini söyleyip ortalığı karıştırdığı için arada kaynadı ama ben, kodlarını çözmemize yarayan önemli bir çıkış kabul ettiğim o, “yol için gerekirse cami de yıkarız” çıkışının üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyorum Recep beyin. Malum, müşarünileyh, partisinin grup toplantısında yerleşkelerinden geçecek yol inşaatını protesto eden ODTÜ’lü öğrencilere “modern eşkiya” demiş, “Yol için her şey feda edilir çünkü yol medeniyettir” vecizesini yumurtlamıştı. Öğrencilerin “medeni olmadıklarını” da vurguladıktan sonra “bizim medeniyetimiz engel tanımaz” demeyi de ihmal etmemişti. Kendisinin “modern eşkiya”lardan daha medeni olduğunu anlatmak için kantarın topuzunu kaçırıp “önünde cami de olsa yıkarız” deyişi bunlardan sonradır.

Muhteremin bu çıkışı, “gelişmenin önünde engelse dini de aşarız” türünden bir anlam taşımıyor elbette. “Kamusal fayda” kılıklı bir gerekçeyle rantın önündeki dini engelin (mabeti yıkarak) aşılması ima ediliyor pekala. Çünkü “medeniyet” bunu gerektiriyor beyefendiye göre. Recep Bey’in “medeniyet” anlayışının bir garip olduğunu söylemeye gerek yok. Ağaca, onu “kült” yapacak kadar önem vermiş bir dinin mensubu olarak, ODTÜ’de ağaç kesilmesini “medeniyet” olarak sunmasının dindeki yerini, hani bir ara gündemdeki bir konu için onlara soralım dediği “ulema”ya sorsun isterdim. Çok yakınındakilerin peygambere altında bağlılıklarını bildirdikleri ağaçtan yola çıkılarak ağacın İslamda bir hayli önemli yere konduğunu öğrenir böylelikle. Öğrenmenin yaşı yok, malum.

Beni ilgilendiren muhteremin itikadına ters düşen bu ya da benzeri fiilleri değil tabii ki. Zihniyet haritasındaki sapa yolları da kendimce sökmüş sayılırım, çok şükür. Mesele, benim açımdan, motor uygarlığına düşkünlüğüdür Recep Bey’in. Bildiğimiz anlamda bir medeniyetten çok, rantla içiçe geçmiş bir “medeniyet”ten yana olduğunu da bu cümlesi sayesinde anlayabildik. Bu açıdan önemli buluyorum. Cinslerin birbirleriyle beraber olmalarını, yani son derece “insani” ilişkilerini bile (ki medeniyetin en basit eylemidir), ahlak zaviyesinden baktığı için muhafazakarlığına ters gören biri olarak Recep Bey medeniyetin “cinsellik dışı” olanına meftun. O kadar meftun ki, gerekirse cami yıkar. Anladığımız bu.

Benim, otoritenin her türlü baskısına karşı çıktıkları, saçma sapan kararlarına itiraz ettikleri için “sosyal eşkiya” demeyi uygun bulduğum, ama zatın “modern eşkiya” demeyi seçtiği ODTÜ öğrencileri de başbakanın sandığı, başkalarının da sanmasını istediği gibi “yol düşmanı” değiller. Başbakana inanacak olsak ODTÜ’lü gençler köylüyü hastaneye kış şartlarında ulaştırmaya yarayan asfalt yola bile karşılar sanacağız. Saçma elbette. Geçelim.

Ben başbakanın yol için cami yıkacağına inanıyorum. Çünkü “kamusal fayda” ambalajıyla buna benzer birçok fikrini dayattı bu topluma. Ama bu kamusal fayda gerekçesi, çoğu zaman demogojik bir gerekçedir. Doğru gibi görünmesine rağmen, içinde tutarsızlıklar, ciddi yanlışlar barındıran bir “felsefenin” döküntüsüdür. Savunucuları da öyle çok sevilmezler. Rusların ünlü, nihilist ozanlarından Nekrassov örneğin, faydacı felsefenin ağababalarındandı aynı zamanda, “bir parça peyniri Puşkin’in tüm yapıtlarına değişmem” demiştir ki, ne ayıp. Çok kızmışlardır ona döneminin önemli aydınları. Benzeri bir anlayışa sahip olduğu için Büyük Çehov’a da kızgınlık duyulmuştur. Ben de, “elektrikte, tramvayda vejetaryenlikten daha çok sevgi var” gibi çok saçma bulduğum lakırdısı yüzünden Çehov’a pek bir kırgınımdır. Ama, Recep Bey’i, saçmalıkta bile, Nekrassov ya da Çehov’la aynı kategoriye koyamam. Çünkü ne biri peynir tüccarıydı ne de diğeri elektrik ya da tramvay şirketlerinin lobicisi.

Birkaç yıl önce de “kentlerinize para geliyorsa, nerden geldiğini sormayın. Paranın dini imanı olmaz” demişliği vardır Recep Bey’in. Ben tüm bunları alt alta koyarak hâlâ gizli kalmış kodlarının çözülebileceğine inanıyorum başbakanın. Yolu seviyor, gemiyi (gemicik diyecek kadar) seviyor, alt geçidi seviyor. Bunları insanlar için yapmış da olsa, “çevreye hoş bakmayan, cinsellik dışı ama kesinlikle insansız bir medeniyet”i seviyor aslında.

Osman Yüksel Serdengeçti adlı bir İslamcı vardı. Necip Fazıl tarzı bir adamdı bu. Yazdığı “Mabedsiz Şehir” adlı kitabında camisizleştirmeye vurgu yapar. Çok ama çok popüler bir kitaptı İslamcı gençler arasında. Recep Bey de okumuştur bu kitabı gençliğinde eminim.

Ama nasıl bir “yol”a çıktıysa, unutmuş işte.k