NHA Tanıtım Toplantısının Heyecanıyla

Bir süredir hazırlıkları yapılmakta olan Nâzım Hikmet Akademisi (NHA) 22 Şubatta Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde bir toplantıyla tanıtıldı. Amaçları ve uygulayacağı çalışmalar açıklandı.

Heyecanla izlediğimiz bu toplantının sunuşunda, önemli bir genel görünüm çerçevesi çizilirken, dikkat çekici saptamalar yapıldı. Üniversitelere ve onların dışındaki üretim alanlarına bakılarak yapılan ilk saptama, piyasa koşulları kuşatması altında kültürün, sanatın, bilimin, eğitimin ticarî eşyaya indirgenmesi. Bu gereksinime göre yetiştirilenlerle sözkonusu alanlarda sağlıklı bir üretim yapılamayacağı.

O üretimin ortaya çıkardığı insanlarla "aydın" kavramı arasındaki ilişkiye bakıldığında, dünyayı anlamaya yönelik düşünce ile dünyayı değiştirmeye yönelik eylemi yan yana getirmenin önemi görünüme girmiş oluyor. Sanatta ve bilimde örgütlenen liberalizmin egemenliği ise, bu aydın kimliğini geliştirmeye değil tasfiyeye yönelik.

Nâzım Hikmet Akademisi, işte bu saptamaların ışığında bir gereksinimi gidermeyi amaçlayarak yola çıkıyor. Sanat ve bilim insanlarının önündeki yoksullaştırıcı ortama karşı direnmeyi, düzenin bencilleştiren ve yalnızlaştıran kuşatmasına karşı ortak çalışma ve dayanışmayı hedefleyen, bu hedefi üretimle bütünleştirmek isteyen genel bir atılım sözkonusu.

On yılı aşkın bir deneyimin birikimini arkasına alan Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, kendi olanakları çerçevesinde bu atılıma katkıda bulunma kararlılığında. Kapılarını müzik, sinema, edebiyat ve toplumsal bilimler bölümleriyle önümüzdeki güz açacak.

Tanıtım toplantısında çalışmaların her alandaki hedef ve ilkeleri üzerinde tek tek duruldu. Bunun yanısıra, öğretimin hangi konu başlıklarını içerdiğini gösteren ayrıntılı çizelgeler de hazırlanmış. Edebiyat bölümüyle ilgili olan çizelgede çok kapsamlı bir çalışma yapıldığını görmek sevindirici.

Genel başlıkların ötesinde ilgimi çeken ayrıntılar bana şimdiden heyecan uyandırıcı görünüyor. Bunların en başında, "soğuk savaş ve dünyada sanatsal yönelimler"i sayabilirim. Özellikle bizim edebiyatımızın bugününü belirleyici gelişmeleri anlamak bakımından çok aydınlatıcı olacağı kesin.

Şiirimizin yakın tarihi tartışılırken, ortaya çıkan sanatsal görünüm, yapılan çözümlemelerin daha çok bir edebiyat içi etki/tepki sarmalına oturtulmak istendiğini gösteriyor. Oysa edebiyatı kuşatan ve birbiriyle iç içe ele alınması gereken bir siyasal ve toplumsal yapılanma sözkonusu. Bu yapılanmayı yerine oturtmadan varılacak sonuçlar her zaman yetersiz ve yanıltıcı olmaya aday.

Bir başka heyecan uyandırıcı ayrıntı da, "40 Kuşağı mirasına eleştirel bakış" adını taşıyor bana göre. Burdaki "eleştirel" vurgusunu önemsemenin getireceği açılım, yine edebiyatımızın bugününe damgasını vuracak gelişmeleri kavratacak nitelikte.

Değinilecek daha pek çok şey var kuşkusuz. İlk heyecanla bu ikisini öne çıkarmak istedim. Çalışmaların başlayacağı günlere kadar zaman zaman başka açılımları da gündeme getirmek gereğini gözardı etmeden.

[email protected]

www.blogcu.com/kemalozer

www.kemalozer.net