1 Mayıs’a Sanat Cephesi’nden Bakınca

Bu yılki 1 Mayıs, yaşananlarıyla bir dönemeç görünümündeydi. Bu dönemecin bir yanında kararlılık yer alıyordu her zamankinin üstüne eklenen, dirençli ve heyecanlı bir kararlılık. 1 Mayıs 1977'de işlenen suç, yeniden sorgulanma gündemine alınacaktı. Ve bu suçun işlendiği alanda yeniden buluşulacak, unutulmadıkları gösterilmek üzere yitirilenler topluca anılacaktı. Taksim Alanı, hem bu yıl için, hem gelecek için her bakımdan odakta bulunuyordu.

Yaşananlar, bu dirençli ve heyecanlı kararlılığın karşısında saldırganlığı da yeni boyutlara taşıdı. Korkuyu elle tutulur bir somutlukta sergileyen, kentin devinim yollarını kesip soluk almasını bile engellemeye kalkışan yasaklarla karşılaşıldı. Şiddetten çeşitli ölçülerde etkilenenler, yaralananlar, gözaltına alınanlar oldu.

Buna karşılık, gösterilen kararlılığın engellenebildiği, ortaya konan hedeflerden geri dönüleceği söylenemez. Tam tersine, bu kararlılık, geçmişte yaşananlarla bugün arasında bir köprünün kurulması bakımından yeni bir adım atılmasını sağladı. Coşkulu 1 Mayıs kutlamalarının anlamı ve hedefleri, bu yıl yaşananlarla bir anı birikimi olmaktan çıkıp özellikle genç insanlarda izleri ve sonuçlarıyla yeni aşamalar için bir deneyim kaynağı haline geldi.

Bu yılki 1 Mayıs'ın bir dönemeç olduğunu söylerken, ilk kastettiğim bu. Dönemeç gözleminin öteki yanında ise sanat cephesi yer alıyor. Sanatın ve sanatçının bu yılki kararlılıkta önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum. Geneli için yaptığım bir gözlemin sonucu olduğu kadar, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde oluşturulan Sanat Cephesi girişiminin tanıklığı da bunu söyletiyor bana.

O girişimde yer alan bütün sanat dallarından genç insanlar büyük bir coşkuyla 1 Mayıs'taki dirençli ve heyecanlı kararlılığa katıldılar. Sözünü ettiğim deneyim kaynağı onlar için de geçerli. Bu saptamayı yaparken, 80 sonrasının dayattığı koşullarla yaşama ve sanata bakmadıklarını, bu koşulların sanat dünyasında yarattığı (toplumsallık ve siyasallık dışı) bakış karşısında bir cephe oluşturduklarını göz önünde bulunduruyorum.

Sanatın yaşananlardan yola çıkması benimseniyorsa, 1 Mayıs 2007'nin sağladığı deneyim kaynağı bu açıdan bir dönemeç olarak görünüyor. Ama yaşananlardan yola çıkmayı yalnız benimsemekle yetinmeyen, bunu savunmak ve yaygınlaştırmak için bir Sanat Cephesi kurma girişiminde bulunmuş, bu Sanat Cephesi'nin içinde yer almayı seçmiş sanatçılar sözkonusuysa, 1 Mayıs'ta yaşananlar bir sanatsal boyut olarak da karşımıza çıkıyor demektir.

Beklentim, sıcağı sıcağına bir aktarım güncelliği değil. Yaşananlar elbet aktarılacak, günün belleğine geçirilecek. Bu aktarımın yorumları da, güncel ve tarihsel açıdan çözümlemeleri de yapılacak. Neler getirdiği, nelere yol açacağı, bundan sonrası için nasıl değerlendirileceği konuşulacak. Değerlendirmenin bu tür toplumsal ve siyasal boyutları yanı sıra, üzerinde durulması gereken bir de sanatsal boyutu var.

Sanatsal boyut derken, belki yaşananların sıcağı sıcağına ele alındığı yapıtlar üzerinden yapılmış geçmişteki değerlendirmeleri öncelikle anımsamalı. Sanat Cephesi girişimi, bu değerlendirmelerin sanatı yaşananlardan uzak tutmak gibi sonuçlara vardığı için ve de buna karşı çıkmak üzere oluştuysa, ilk adımda göze alınacak olan böyle bir hesaplaşmayı yeniden gündeme getirmektir.

Atılacak ikinci adım, sanatsal boyutun yaşananı ele alırken işlevinin hangi aşamada ortaya çıkacağını bir daha anımsamak. Yaşananı olay aşamasında ele aldığımızda duyu organlarıyla kavramayı sürdürdüğümüzü söyleyebiliriz. Yorum aşamasına geçtiğimizde, olayı artık değerlendirmek üzere bilgi ve kavram düzeyine taşımış oluruz. Sanatsal boyut, bu duyusal ve düşünsel aşamalardan sonra, bütün bunları da içeren bir üst düzeye taşımak anlamına gelecektir. Yaşananın sanatını yapmak, bu anlamda yaşananın duyusal ve düşünsel boyutlardan sonra, bir bakıma onları da içerecek bir yeniden üretim. Böyle baktığımızda, yaşananın sanatı için, yorumu ve değerlendirmesi de yapıldıktan sonra yeniden yaşanılır kılınma, yani yeniden duyu organlarımıza taşınma aşaması diyebiliriz.

Burda bir ayraç açıp, ünlü bir sanat yapıtını yeniden anımsatmakta yarar görüyorum. Picasso'nun Guernica'sını sanat tarihi içinde göz önüne getirdiğimizde, yaşanandan sanat yapıtına gidilen yolda, her üç aşamayı da seçiklikle görmek olanaklı. Resim, yaşanan olayın haberini de (nerde, ne zaman, kime karşı, nasıl yaşandığını) içeriyor, yaşananın yorumunu da (arkasında nelerin yer aldığını) içeriyor ama resme bakıldığında bunların ötesinde sanatsal bir kurmacayla yaşananın yeniden üretildiğini, izleyeni duyu organlarıyla kavrayacağı bir estetik heyecan düzeyine taşıdığını görüyoruz. Bu heyecan ne yalnız duyum ne yalnız yorum düzeyindedir artık.

1 Mayıs'a Sanat Cephesi'nden bakınca bütün bunlar da görülesi.