Yurtseverlikle milliyetçilik arasındaki farkı anlamadınız mı?

Yıl 1936. Avrupa’da ırkçılık ve faşizm yükselişe geçmiş. İtalya, Almanya, Avusturya teslim olmuş. İspanya’da faşistler cumhuriyetçilere karşı “kutsal savaş” ilan etmiş. Milliyetçilik her tarafı kirletir hale gelmiş. ABD’de siyahlara karşı ayrımcılık had safhada.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde ise aynı yıl insanlık tarihinin en özgürlükçü belgelerinden biri, yeni Anayasa yürürlüğe giriyor.

Sosyalizm ırkçılığı yasaklar, savaş propagandasını yasaklar, faşizmin lafı bile olmaz.

İşte tam bu sırada Sovyetler Birliği’nde bir şarkı yazılır ve hızla popülerleşir. Müziği İsak Dunayevskiy’e, sözleri Lebedev Kumaç’a ait olan Anavatan Şarkısı, bir epik övgüdür, insanın ülkesinden gurur duyması, vatanını sevmesi, onu gerektiğinde savunması için akla gelebilecek ne varsa bu şarkıya içerilmiştir.

Benim ülkem geniştir / Ormanı, ovası, nehirleri çoktur / Benzer bir ülke olduğunu sanmam / İnsanın bu denli özgürce soluk aldığı…

Böyle başlar ve şöyle sonlanır:

Kaşlarımızı çatarız / Eğer düşman bizi kırmak isterse / bir aşık gibi sever/ şefkatli bir ana gibi savunuruz anavatanı

Yıl 2018. Rusya’da bu şarkı hâlâ söyleniyor. Devasa konser salonlarında, miting meydanlarında, resmi törenlerde insanlar ayağa kalkıyor ve Rus bayraklarını sallaya sallaya duygulanıyor, ülkelerinin ne kadar büyük, ormanlarının ne kadar çok, akarsularının ne kadar geniş olduğunu düşünüp coşuyor ve dış düşmana karşı kenetleniyorlar! (1)

Ülkeleri dünyada gelir adaletsizliğinin zirvesine yerleşmiş, evsiz insanlar sokaklarda donarak ölüyormuş, üniversite mezunu kadınlar fuhuşa yöneliyormuş; ne gam. Bunların önemi yok, “ordumuz herkesi yener” nasılsa!

Milliyetçilik bu.

Peki yurtseverlik?

Sovyetler Birliği 1991’de yıkıldıktan sonra sözünü ettiğimiz şarkıdan birkaç kıta atıldı, deyim yerindeyse toplumun hafızasından silindi.

Ne mi vardı “istenmeyen” bölümlerinde bu şarkının?

Örneğin… Sofrada herkese yer bulunur/ herkes yeteneğinin karşılığını alır.

Örneğin… Öğrenme, dinlenme ve çalışma / insanın her daim hakkıdır.

Yok… Bu sözler asla ve asla söylenmiyor. Geniş ormanlar, nehirler, ovalar ve düşmana karşı kararlılık. Bu kadar!

Demek ki bugünkü Rusya sofrada herkese yer olduğu düşüncesinden, böyle bir toplum projesinden rahatsızlık duyuyor. 

Demek ki insanların emeğinin karşılığını almasına şarkılarda bile tahammül yok. 

Demek ki herkesin öğrenme, çalışma ve dinlenme hakkının olduğu gerçeğini kimsenin duyması istenmiyor.

Bu şarkı bir Amerikalı beyaz kadının doğurduğu siyah bebeğin sosyalist toplum tarafından nasıl sahiplenildiğini anlatan Sirk adlı filmde kullanılmıştı. (2)

Sonra bir Amerikalı siyah şarkıcı, Paul Robeson bu şarkıyı, o ırkçılık karşıtı bölümü özellikle vurgulayarak Rusça söylemiş, Amerikalılara “beni rengimden dolayı dışlamayan, beni bir siyah olarak bağrına basan bir düzen kuruldu” demiştir. (3)

-Yoldaş- bizim gurur sözcüğümüzdür / bütün güzel sözcüklerden daha değerlidir / onunla her yer evimizdir / onunla siyah ya da renkli yoktur / herkes bu sözcüğü bilir / onunla her yerde akrabamız bulunur bizim

Bu kısmı da bugünün Rusyası’nda “bazen” söylenmektedir. 

Demek ki bugünkü Rusya herkesin kardeş olduğu fikrine, insanların ırk ve etnik kökenlerine göre ayrımcılığa uğramaması gerektiğine o kadar da inanmıyor.

Oysa bunlar tanktan, tüfekten, geniş topraklardan övünmenin çok daha ötesi, çok daha fazlasıdır. Ya da tank-tüfek insani değerleri savunmak içinse onlarla ancak o zaman övünülür; geniş topraklarda o değerler yaşatılıyorsa bundan ancak o zaman gurur duyulur.

Yurtseverlik gelişkin değerler yaratmak, o değerleri geliştirip savunmak, iyiyi ve güzeli üreten ya da üretecek olan memleketini sevmektir.

İnsanların eşitliği, kardeşliği soylu fikirlerdir. Eğer bu fikirler ülkende bir toplum yasası haline geldiyse ülkenle övünürsün; “benim ülkemin yanlışlarını dahi, suçlarını dahi savunurum” demekse sığ, ilkel ve çoğu kez son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.

Evet, milliyetçilikle yurtseverlik arasındaki fark budur.

Milliyetçilik “gerekirse benim hırsızım, benim zorbam, benim sömürücümle bir olurum çünkü sonuçta o benimdir” demektir.

Yurtseverlik ise hep dediğimiz gibi ülkeyi “hırsızlardan, zorbalardan, sömürücülerden temizleme, ülkenin ormanlarını, akarsularını, topraklarını kirlilikten koruma iradesidir.”

Her yerde ve Türkiye’de.

1)

2)

3)