Yunanistan Güzellemesi!

Birkaç gündür Yunanistan Komünist Partisi'nin 18. Kongresi için Atina'dayım, yazılarımdaki aksamanın nedeni de bu. soL okurlarından özür dilemek durumundayım ama mazaretim var YKP her zamanki gibi, "boş bırakmayan" yoğun bir çalışma programı koymuş durumda önümüze ve iyi ki böyle...

Alabildiğine sıkışık trafikte bir toplantıdan ötekine giderken soluk alma olanağı elde ediyoruz. Gözlem yapma şansı da. Her defasında olduğu gibi yine Yunan halkının nasıl büyük bir hızla yoksullaştığını görüp şaşırıyorum. Atina'yı yıllar önceki ilk ziyaretimde solculukla ilgisiz bir dükkan sahibi "aman AB'den uzak durun, batırdılar bizi" demişti. Türkiye'den kaçmıştı, ırkçıların şiddetinden. Bu kez AB'nin şiddetini tatmıştı, zenginleşme hayalleri kurarken.

Anlayacağınız krizden filan çok önce zaten Avrupa Birliği vurmuştu darbesini Yunanlılara. Yalnızca işçiler değil, küçük esnaf ve özellikle çiftçiler beklemedikleri kadar kısa bir sürede tahmin edemeyecekleri ölçüde yıkıma uğramışlardı.

Ancak hizmette sınır yok! Yıkım devam ediyor.

İşsiz sayısı artmış, sokaklar dilenci kaynıyor, Türkiye'nin "gururu" simit en afili semtlerde her köşe başında satılan "halk gıdası" haline gelmiş, kentin bütün yaldızı dökülmüş.

Orta sınıfların bir kesimi de payını almış, kabullenmeseler bile, artık batırdıkları küçük işlerinin enkazı önünde ya da yitirdikleri ayrıcalıklı yöneticilik pozsiyonlarının anısına rağmen birer "emekçi parçası"na dönüşmüşler. Yakında o burjuva kibirlerinden geriye bir şey kalmayacaktır büyük olasılık.

Ve göçmenler... Yunanistan'da nüfusun onda birinden fazlası Arnavutluk, Hindistan ve Bangladeş başta olmak üzere çeşitli ülkelerden gelen göçmenlerden oluşuyor. En kötü durumda Arnavutlar, karın tokluğuna çalışıyor, işportacılık yapıyor, en hazini giderek güçlenen ırkçılığın en korumasız hedefi oluyorlar. Göçmen işçilerin hiçbir güvencesi yok ve her yerde olduğu gibi Yunan patronlarının da güvenceli Yunan işçilerine karşı en büyük kozu durumundalar.

Bu kadar kaçak işçi nasıl girdi ülkeye? Göz yumuldu, planla programla geldiler elbette. İnşaat sektöründe onlar var, gemicilikte, limanlarda onlar var, hizmet sektöründe onlar var. Bir tek PAME, YKP'nin sendikal alandaki hareketi, onlara dönük öfkeden yararlanmak yerine, onları da kapsamaya, "işçileri birleştirme"ye çabalıyor. Birçok örnekte başarıyor da...

Ama Yunan sermayesi çok acımasız ve çok işbirlikçi.

Tarım yok olmuş durumda. İster inanın ister inanmayın, Yunanistan'da "yerli" zeytinyağı bulmakta zorlanırsınız. Çünkü İtalya ve İspanya meseleye el koymuş durumda. Gururlu insanlar, ithal edilmiş yağların üzerine Yunan markalarının etiketi olanları tercih ediyorlar! Tütün üreticisi bitmiş, meyve-sebze Avrupa'nın sanayileşmiş ülkelerinden geliyor! Endüstri diye bir şey yok ortada, tüten fabrika görürsenin mutlu oluyorsunuz. Varsa yoksa hizmet sektörü, turizm, gemicilik, inşaat, biraz da telekomünikasyon... Gerisi? Gerisi borçlanma!

Yunanistan son otuz yıldır sürekli borçlanıyor ve borç stoğu konusunda her kafadan bir ses çıkıyor.

Durum kötü anlayacağınız.

Avrupa Birliği'nin gerçek yüzünü görmek isteyen çok uzaklara değil buralara baksın.

Açıkta gıda satılmıyormuş Avrupa Birliği'nde peh! Kent içinde benzinci olmazmış breh breh! Kırmızıda geçmez, klakson çalmazmış AB vatandaşı vah vah! Araba camlarını zorla silip avuç açmazmış çocuklar, tiner de koklamazlarmış avro bölgesinde yaa yaaa! Refah ve demokrasi akarmış musluklardan vış anam vış! Tren kalkıyormuş, kaçırmamalıymışız deh aman deh!

"Halinize şükredin" diye yazmıyorum bunları, şükredecek hal yok Türkiye'de ama hâlâ kaldıysa azıcık bir imrenme AB üyeliğine, uyarmaktır amacım... Ve komşuda yıllardır sokaklara taşan büyük kalabalıkların, işçilerin, öğrencilerin ne kadar haklı, ne kadar öfkeli olduklarını hatırlatmak...