YAŞ hayaller, kuruyan solculuk

"İşte şimdi dananın kuyruğu kopacak"… Böyle düşünüyor.

"Yapmazlar, mümkün değil izin vermezler"di Erdoğan'ın başbakanlığına… Sonra, "Başbakanlığın bir hükmü yok"tu, "mühim olan Çankaya"ydı… "Hilmi Paşa'yla olmaz"dı, "Yaşar Paşa gelince görülecek"ti… "Kapatma kesin"di, "AKP'nin sonu geldi"ydi… "Başbuğ sessiz, ama patlaması an meselesi"ydi..

Yaşadığı derin hayal kırıklığıyla öfkeli akşamlarda rakıya meze yapsa da okkalı küfürleri, beyaz atlı prensin memleketi kurtarmasının an meselesi olduğuna inanarak uzandı her gece yatağına.

Yüreği şu sıralar yine pır pır etmekte. YAŞ'taki kriz neden bir isyana dönüşmesin ki? Hangisi yapar kestiremez ama omzu kalabalıklardan birinin "Tayyip efendi, Tayyip efendi, her şeyin bir sınırı var" diye diklendiğini kuruyor. Az sakinleşince Türkiye'nin kaderinin Iğsız Paşa'nın Kara Kuvvetleri Komutanı olmasıyla değişeceğine kanaat getiriyor. Evet, evet, bütün mesele TSK'nın Iğsız Paşa'nın kellesini vermemeyi becermesinde.

Yine heyecanlanıyor.

TSK'nın rotasının Vaşington-Brüksel hattında belirlendiğini, onca yılın halk düşmanı pratiklerinin kuruma baştan aşağıya sindiğini, devlet terbiyesinin aynı zamanda düzen bekçiliği anlamına geldiğini, sermaye bağlantılarının bizzat büyük sermaye haline gelinmesiyle özel bir anlam kazandığını, üst düzey subayların her birinin akçalı beklentiler içinde olduğunu, profesyonel orduya geçişin birçok subayın iştahını kabarttığını, herkesin kendi paçasını ve de imtiyazlarını kurtarma derdine düştüğünü söyleseniz iplemez, çok üsteleseniz kulaklarını tıkar.

Türkiye'nin dönüşüm sürecinin boyutlarından, bu sürecin altyapısının oluşturulmasında asker-sivil bürokrasinin "değerli" katkılarından bihaber gözükür aslında farkındadır ama işine gelmez. Ayak takımı bulaşmadan, devlet içindeki bilek güreşiyle hallolmasında yarar vardır.

Hallolacak nedir, onu da artık unutmuştur.

Önemli olan…

Iğsız Paşa'dır.

Abdullah Gül'ün alışageldiğimiz yapışkan gülümsemesiyle gazetecilere "her şey yolunda" deyişinin, "bu saatten sonra ne fark eder" rahatlığının ürünü olduğunu sezebilecek durumda değildir.

Büyük dönüşümlerin büyük hesaplaşmalarla durdurulabileceğini unutalı yıllar olmuştur.

Tembelleşen zihnini biraz canlandırsa, küçük kavgaların, mevzi didişmelerinin, YAŞ'ların ve de kuruların kendisini büyük gerçeklikle baş başa kalmaktan koruduğunu fark edecek.

Bunalıma girecek…

Aman girmesin…

Fayda gelmez.

Fayda gelmez tamam da, nasıl oldu bu küçük düşürücü küçük düşünme hastalığı, geleceğini devletine teslim etmiş muhaliflerin ötesine sirayet edip Türkiye solununun bazı kesimlerini kötürümleştirdi?

Neden kapitalizm en öldürücü darbeleri vururken insanlığa ve onun gölgesinde "en küçük bir iyileşmenin bile hayal olduğu" matematik bir kesinliğe ulaştığı bir sırada sosyalizm için mücadele etmek günah ilan edildi solda?

Hadi birileri YAŞ'la oyalanıyor, bir kısım solcunun meşgalesi ne?

21. yüzyılda yol alınırken sosyalizmin gündem olmasına bile tahammülü olmayan, gericiliği kanıksayan, pabucumun arabeskine dahi tavır almaya hali kalmamış, AKP'nin devlette devrimciler adına gedikler açıp onu zayıflatacağını sanan bir solcu YAŞ pazarlıklarından heyecanlanmıyorsa, umudunu nereye bağlıyor?

Yoksa Kürt sorununun böyle bir işlevi mi var?

Kemal Okuyan'ın dünkü yazısı: İhtiyacımız olan "düşüncesiz" bir hayır!