Ya Taksim ya ölüm!

Kemal Okuyan'ın “Ya Taksim ya ölüm!" başlıklı yazısı 26 Nisan 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Kıbrıs’ta İngiliz egemenliğinin uzun sürmeyeceğini fark eden Türkiye’nin kısa süre sonra geri çekmek zorunda kaldığı slogandı “Ya taksim ya ölüm”. Yani adanın ikiye bölünüp kuzeyinin Türkiye’ye güneyinin Yunanistan’a ilhakı savunuluyordu. Sonra Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu, taksim fikri uykuya yatırıldı. Olmadı, barış bir türlü gelmedi çatışmalar, cinayetler, katliamlar, darbeler derken savaşı ve işgali de yaşadı bu küçük ada.

Şimdi “Ya taksim ya ölüm” diyen yok, zaten Kıbrıs konusunda bir şey diyen de kalmadı, “böyle gidiyor” diye bakılıyor… Ne zaman ki emperyalistler bu dosyayı yeniden açmaya karar verir, o zaman başlarlar tartışmaya federasyon, konfederasyon diye…

Bugün gündemde olan başka Taksim…

İstanbul’un en önemli kesişim noktalarından. 1976, 77 ve 78 1 Mayıslarına ev sahipliği yaptıktan sonra işçi sınıfına kapatılan alan.
Sayısız kez bu yasağı delmek için girişimde bulunuldu, bazıları başarılı da oldu. 2007’den itibarense büyük kalabalıklar 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için harekete geçti. AKP iktidarı İstanbul’u savaş alanına çevirdi, yüzlerce kişinin yaralanmasına neden oldu. Gözaltıların gerçek sayısını kimse öğrenemedi, insanların üzerine sıkılan zehirli gazın miktarını da…

Hükümet sonunda pes etti, gazcılığa devam etmenin kendisine yarardan çok zarar verdiğini anladı ve 2010’da yıllar sonra ilk kitlesel 1 Mayıs kutlandı Taksim’de. Devamı da geldi…

Sonra kentsel dönüşüm talanı başladı ve Taksim dev bir şantiye alanına dönüştürüldü.

Ve soru ortaya atıldı: 1 Mayıs nerede kutlanacak?

Hükümet önce izin verir gibi yaptı, sonra “Taksim’de olmaz” dedi ve gündemi kilitledi. “Ya Taksim ya ölüm” sloganı bir kez daha çıktı ortaya.
Asıl soru ise yine unutuldu gitti: 1 Mayıs’ta ne için miting yapılacak?

Hükümetle inatlaşmak… Bir sakıncası yok.

Ancak hükümetle başka konularda, asıl konularda inatlaşmayanların alan konusundaki inadının arka planında ne var acaba?

Ya da, önemli güncel gelişmelere ilişkin oldukça farklı görüşlere sahip olan sendika konfederasyonları hangi “ilkesel dava” uğruna insanları Taksim’e çağırıyorlar? “Ya Taksim ya ölüm”, 2013 yılında tuhaf duruyor. Başka ortak sözü var mı konfederasyon yönetimlerinin? Bıraktık önemli gelişmeleri, siyasi iktidar karşısında ortak konumlanışı var mı çağrıcı konfederasyonların?

Yok!

Varsa biz bilmiyoruz.

Akil insanlar her gittikleri yerde “barışın dilini konuşalım” diyorlardı. İki akil insan var çağrıcı konfederasyonların tepesinde. “Her ne pahasına olursa olsun Taksim’deyiz” derken barışın diliyle mi başka bir dille mi konuşuyorlar?

Bu yıl kitlesel, talepleri net, açık, siyasi iktidara meydan okuyan bir 1 Mayıs gerektiği çok açık. Bunu hiç hesaba katmadan içine girilen Taksim inatlaşmasının “içerik” ayıbını örteceğini mi sanıyorlar?

Çok açık, işlerine geliyor, 1 Mayıs’ın içeriksizleşmesi. Büyük bir miting hedefleyen, geniş kitleleri seferber etmek isteyen zaten bu yıl Taksim demezdi. Diyecektiyse, Taksim’e aylar öncesinden sahip çıkıp, bugünkü tuhaflığa izin vermiyecekti.

Ne diyeyim, aklıma gelen şu:

Ya Sosyalizm, ya barbarlık!