Utangaç karşıdevrim

Öğrenciler, işçiler, sinemacılar, HES ve kentsel dönüşüm karşıtları… AKP bunlarla savaşıyor. Adalet ve hukuğun kalmadığı davalarda sanık ve sanık yakınlarıyla savaşıyor. Barışmak istediği Kürtlerle savaşıyor. Yazarlarla, televizyon dizileriyle, sanatla savaşıyor. Suriye’yle savaşıyor. Önüne ne çıkarsa onla savaşıyor.

Çünkü AKP bir karşıdevrimdir, dünyadaki bütün karşıdevrimlerden farklı olarak “çaktırmadan” gerçekleşen bir karşıdevrime önderlik etmiştir, şimdi karşıdevrimi kurumsallaştırmak istediği için savaşmak zorundadır!

“AKP alabileceğinden fazlasını aldı” saptamasıyla bunu anlatmaya çalışıyorduk. Yıllar boyu siyasal İslam, toplumsal alanda kapladığı yerin siyasal alandaki karşılığını alamamaktan şikayetçiydi. On yılın sonundaysa siyasal İslam ve onun oluşturduğu blok, toplumsal gücünün çok ötesinde bir siyasal hakimiyet kurdu. Şimdi bir yandan bu açının kapanması için toplum mühendisliğine devam ederken, öte yandan bu açı nedeniyle ortaya çıkan gerilimi kontrol etmek için savaşıyor!

Konuya böyle yaklaşılmadığı sürece, bugün önümüze konan hiçbir sorun kavranamaz, hiçbir başlıkta sağlıklı bir tavır geliştirilemez.

AKP’nin hem gücü hem zayıf noktası, karşıdevrimi gizlemek zorunda olmasıdır. Bu nedenle bazı adımları atmakta tereddüt etmekte, titrek davranmakta ve tutarsız bir görüntü vermektedir. Ama aynı AKP, her zaman kandıracak birilerini bulmaya devam etmektedir. Kananlar sanıldığı gibi yalnızca liberaller değildir. Kendini Kemalist ya da “laik cumhuriyetin vatandaşı” olarak gören geniş bir kesim de AKP’nin gerçekleştirdiği büyük karşıdevrimci hamleyi görmemekte ısrarcıdır.

Numaralardan hoşlanmayabilir, Birinci ve İkinci Cumhuriyet tanımlamalarını uygun görmeyebilirsiniz ancak AKP’nin bir karşıdevrimi başarıyla gerçekleştirdiğini kabul etmeyip, “Cumhuriyet dimdik ayakta” ezberine devam ederseniz, tam da AKP’nin ekmeğine yağ sürersiniz.

İşin gerçeği bu, AKP Türkiyesi’nden fazlasıyla memnun geleneksel burjuvazinin tavrıdır ve onlar bu karşıdevrimin sanıldığı gibi mağduru değil, motor gücüdür. Onlara eklemlenmiş ve istikrardan başka bir şey düşünemeyen orta sınıf modernlerin de “gizli” AKP aşkını bir kenara koyalım. Sınıfsal açıdan tekelci sermaye ile hiçbir ortaklığı olmayan emekçi halk kesimlerinin AKP yıkıcılığını daha fazla hafife almaya hakları yoktur.

Muzaffer bir karşıdevrime “sen karşıdevrim değilsin” demek, ona durup dururken geniş bir meşruiyet alanı tanımak anlamına gelir.

Türkiye’de komünistler AKP yokken de “Sosyalist, Halkçı bir Cumhuriyet” hedefi ile mücadele ediyordu. Şimdi bir ek yapıyor, “1923’ün kazanımları bir karşıdevrimle ortadan kaldırıldı, karanlığı geriye değil ileriye bakarak aşabiliriz” diyorlar. “Ortadan kaldırıldı” saptamasının reddi, bu saptamanın ortaya çıkardığı tarihsel görevlerden kaçmaktır.