Tutamadınız ahtapotun kolunu, Ergenekon kaçtı

Bu ülkede askerler on yıl ara ile darbe yaptı, kontrgerilla cinayetlerine faili meçhul adı takıldı, CIA aklıyla katliamlar gerçekleşti, ve dahi CIA aklı olmadan da katliam yapılır hale gelindi, bütün bunlar halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu bu düzen değişmesin diye yaşandı.

Sonra bir gün halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu bu düzen değişmesin diye on yıllar boyu faaliyet gösterip çok kudretli başkentlerin teveccühünü kazanmış olan bir geleneğin içinden yeni bir parti çıktı. Bu parti daha yola çıkarken aynı kudretli başkentlerin kapısını bir kez daha çalıp icazet aldı, İstanbul sermayesine güven verdi. Gerisi “seçim sandığı”nın işiydi, kolaydı, çantada keklikti…

Böylece 2002 yılında AKP halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu düzen değişmesin diye iktidar oldu. İktidarına özgürlük ve demokrasi şarkıları eşlik etti; İslamcılık suçlaması hikayeydi, Avrupa Birliği kapılarına dayanıyorduk, birinci sınıf bir demokrasiye sahip olacaktık. Erdoğan müjdeyi patlattıkça, halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu düzen değişmesin isteyen liberaller ve onlara kanan omurgasız solcular hükümeti cesur olmaya çağırıyordu. Bir tür dik dur eğilme!

Erdoğan’ın cesareti her geçen gün arttı. İşte o geçen günlerden birinde gazeteler Ergenekon diye bir örgütü taşıdılar manşete. Çok fenaydı bu örgüt; Türkiye’de o ana kadarki tüm cinayetler, darbeler, katliamlar, komplolar, sabotajlar, yalan-dedikodu-iftira-eşek şakası, akla gelecek her tür musibet onun imzasını taşıyordu. Sayısız gazeteci, akademisyen, asker, bürokrat, siyasetçi, bilim insanı bu örgütün yöneticisi olarak ilan edildi. “Bir numara”ya bir türlü karar veremedikleri için Ergenekon’un liderinin kim olduğu tam anlaşılamadı, rivayet muhtelifti.

Bu ülkede askerler on yıl ara ile darbe yapmış, kontrgerilla cinayetlerine faili meçhul adı takılmış, CIA aklıyla katliamlar gerçekleşmiş ve dahi CIA aklı olmadan da katliam yapılır hale gelinmiş, bütün bunlar halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu bu düzen değişmesin diye yaşanmıştı ama bütün bunlarla deşifre edilen “sözde örgüt” arasında bir alaka bulunmuyordu. Aynı çuvalın içine konanlar arasında halka karşı suç işlemiş kişiler olması bir anlam ifade etmezdi, siyasi iktidar yerli ve yabancı sermayenin desteğiyle devlet içindeki dengeleri değiştirmek, kendisi önünde engel gördüğü bazı unsurlardan kurtulmak için düpedüz tezgah kurmuştu.

Tezgah çalıştıkça halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu düzen değişmesin isteyen liberaller ve onlara kanan omurgasız solcular hükümete “sonuna kadar git” çağrıları yapıyordu. Sonuna kadar git, yetmez ama evet!

Kararlı ol, irade göster:

“Ergenekon İddianamesi ahtapotun kollarından birini yakalamıştır. Ancak, diğer kollara ve gövdeye ulaşmakta kendini sınırlamış kaygısı uyandırmaktadır. Bu kaygı giderilmelidir. Örneğin askeri yargı, savcılığın gönderdiği belge ve bilgileri dikkate alarak yargılama sürecini işlettiği ve gereğini yerine getirdiği takdirde, Türkiye’yi kuşatan ve giderek derinleşen karanlığın aydınlanmasında önemli bir adım daha atılmış olacaktır. Ergenekon davasının, her türlü uzlaşmanın ötesinde toplumsal ve siyasal ufkumuzun aydınlanması davası haline gelebilmesi için siyasi irade şimdi her zamankinden daha gereklidir. Asker-sivil bütün kurum ve kuruluşlar da davanın karartılmaması ve mutlaka derinleştirilmesi için aynı kararlılığı göstermelidir. Bu davanın hayati önemine inanan bizler, hukuki / adli sürecin kamu vicdanını her yönden rahatlatacak şekilde, yargı bağımsızlığı çerçevesinde, adil ve titiz yargılama ilkelerine sonuna kadar uyularak sürdürülmesini diliyoruz.”

İmza…

Evet imzalar kondu bu acıklı metne, tarihe not düştüler, AKP Türkiyesi için çaput bağladılar.

Halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu düzen değişmesin diye iktidar olan bir partinin halk uyanmasın, hakkını aramasın, sömürü ve talan üzerine kurulu düzen değişmesin diye darbe yapan, katliamlar düzenleyen, cinayet işleyen kurum ve kişileri tasfiye edeceğine inanmayan, hükümetin tezgahını boşa çıkarmaya çalışan bizlereyse o dönem takılan sıfat MGK’cılıktı. AKP’nin kuyruğunda bağırıp çağırıyorlardı: Pis ulusalcılar!

Sonuçta Ergenekon tezgahı işe yaradı, AKP hem devletteki dengeleri değiştirdi hem liberallerin aracılığıyla solun aklını büyük ölçüde ele geçirdi. Anayasa, manayasa, bir sürü yükten kurtulduktan sonra özgürlük ve demokrasi şarkıları duyulmaz oldu. Artık gün dombra ve mehter marşı günüydü.

Ve yıllar sonra yine bir savcı buyurdu: Ergenekon diye bir örgüt yoktu. 

Eeee ahtapotun kolu? O neydi?

Meğer o “saray”ın direğiymiş, “diktatör”ün asasıymış, OHAL’in L’siymiş…