Titiz Olma Zamanı

Erbil'de vanalar açıldı, sembolik yanının mı, akçeli yanının mı daha önemli olduğu tartışma konusu "Kürt petrolü" Yumurtalık'a akmaya başladı. Barzani ile birlikte açılışa katılan Talabani'ye göre "Kürt petrolü"nün ağırlıklı olarak merkezi Irak hükümetinin hazinesine gidecek olması, "Kürtlerin Irak'ın bütünlüğüne verdiği önemi gösteriyordu". Borunun öbür tarafında ellerini ovuşturanların başında ise Çukurova grubunun Karamehmeti ya da Karamehmet'in Çukurovası geliyor. AKP ile dertleri bitmeyen bu doyumsuz patronun, AKP hükümetinin pek katkısı olan bir açılımdan nemalanması hiç kuşkusuz Türkiye burjuvazisinin "geleneksel" kesimlerindeki direncin azalmasının ürünü. Bu türden ödüllerin haberini Akşam'dan alıyorduk nitekim. Hani kemalizmle AKP'cilik arasında sıkışan ve bu sıkışmadan fazla keyif alan egzantrik yayın yönetmeni Serdar Turgut'u dümenden el çektiren gazete...

Petrol borusuyla bağlandığı için AKP açılımlarına, bundan böyle Taraf gazetesi tarafından Ergenekoncu olarak nitelenir mi bilemem bu gazete ve onun patronu.

Ama bir gerçek var...

Türkiye burjuvazisinin, kendi içindeki dengelerde belli oynamalar yaratan AKP hükümetine dönük duyduğu kaygılar aynı hükümetin açılımlarının yarattığı iklim ve iş olanakları nedeniyle azalıyor. İşin aslı AKP, TÜSİAD sermayesine "diliminiz azalıyor ama pastayı büyütmekteyim" diyor.

Zaten TÜSİAD sermayesinin AKP ile gerilimleri en kritik evrede dahi "AKP'den vazgeçme" noktasına gelmemişti. İki "tüccar" unsur, Türkiye'yi yağmalama pazarlığı yapıyordu. TÜSİAD-TSK-Doğan grubu, AKP-MUSİAD-yandaş medya kümelenmesinde bugün ortaya çıkan denge hali, ya da uzlaşma, önümüzdeki dönem Türkiye'de yaşanacak gerilimlerin eksenini "egemen sınıf ve kurumlar"dan toplumsal düzeye taşıyabilir ve bu hayırlı olur.

Egemen sınıf ve kurumlardaki uzlaşma bir yönetme krizini bastırmadığı sürece...

Bunu zamanla göreceğiz. Ama şunu bilelim ki, sermaye düzeni kendi içinde ne kadar süreceği belli olmayan bir "barış"a ulaşmış durumdadır. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ABD'de "Türkiye'nin bölgedeki yumuşak güç politikasından yararlanılmalı" dedi. Yumuşak güç politikasına referans, yeni Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun asker tarafından olabilecek en uygun adreste onaylanmasından başka bir anlam taşımamaktadır.

Daha önce başka boyutlarına değinmeye çalıştığımız gibi, "bir dönem kapanmakta"dır. Sermaye düzeninin büyük risk alarak ya da almak zorunda kalarak soyunduğu "yeniden yapılanma"nın bir evresi geride kalıyor. Bu evre Türkiye'nin emekçi sınıflarını hazırlıksız yakaladı, sol devreye bir türlü giremedi ve başka türlü olsaydı muazzam devrimci olanaklar yaratacak olan düzenin iç gerilimlerinin yarattığı zaafiyetten belli ölçülerde sıyrılındı.

Dönemin toplumsal alana hiç enerji devretmediğini söylemek sanırım mümkün değil. "Bize ne burjuvaların iç kavgasından" türünden bir kolaycılığı devrimci siyaset diye yutturanlardan hiç olmadık, hele hele Türkiye'nin yeniden yapılanmasının Türkiye işçi sınıfı için ne anlama geldiğini bir kez fark ettikten sonra...

Yeniden yapılanma sürüyor. Israrla söylemeye devam etmek gerekiyor ki, yeniden yapılanma, gerçek anlamını Türkiye Cumhuriyeti'nin tasfiyesinde bulacak. Bu büyük projedir ve sürecin daha kaç etap kaldıracağını bilmek güç. Bununla birlikte, büyük olasılık, sermaye sınıfının yakaladığı "iç barış"ı korumak adına sınıf çelişkilerinin üzerini daha az örten, bu anlamda işçi sınıfına daha fazla alan açan bir tarihsel kesite yaklaşıyoruz.

Solda sermayenin "iç barışı"na katkı yapıp onun parçası olmak isteyenlerle bu barışın üç kategoriye aynı anda nasıl bir felaket yaşatacağını bilen ülke, halk(lar) ve sınıfın benzersiz bir yıkımla karşı karşıya geleceğini öngörenler arasında mutlak kopuşlar gerçekleşecek. İster istemez, bir süre sonra geçişkenlik azalacak.

O halde günümüzün en önemli sorunu, bugün sermayenin "iç barışı"na da konu olan temel başlıklarda "solun ne dediği"nin mümkün olan en düşük esneklikle, açık, toplumsal düzlemde anlaşılır bir biçimde ortaya konması ve bunun propaganda edilmesidir.

Az esneklik gereksinimi, hata kaldırmaz. Dolayısıyla kısa bir süre içinde, hem daha geniş bir kesimi kucaklayan hem de daha önce tolere edilen ideolojik "sapma"ları etkisizleştiren bir siyasal netleşme sağlanmalı. Örneğin liberalizmle flörte, örtülü CHP'ciliğe, Türk ya da Kürt milliyetçiliğine anlayış göstermeye ve de Kürt düşmanlığına, cumhuriyet ve aydınlanma alerjisine "sıfır tolerans"...

Hem büyümek, hem titizlik mümkün mü? Titizlik arayışı, fazlasıyla gerekli siyasal cüretten yemez mi?

Tersine... Büyümek için titizlik! Siyasal ataklık için titizlik!

[email protected]