Tehlikedesiniz

Geçtiğimiz günlerde 20. Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı'na katılan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan pazartesi röportajlarında bu hafta dünya komünist hareketinin durumuna ilişkin sorularımızı yanıtladı. Komünist partilerin güncel ve tarihsel görevlerine ilişkin önemli hatırlatmalar yapan Okuyan Fransa'daki sarı yelekliler eylemleri ve TKP'nin "Patronların Ensesindeyiz" çalışmasıyla ilgili de açıklamalarda bulundu.

20. Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı bu yıl Atina’da gerçekleşti. Toplantıda yaptığınız konuşmada kapitalizmin insanlara sahte de olsa yeni bir umut üretemediği ve burjuva siyasetinin giderek iddiasızlaştığı, milyarlarca insanın çaresizlik girdabında sürüklendiği bir dönemde oluşan boşlukta “Biz ne yapıyoruz” sorusunu yönelttiniz. Bu, dünya komünist hareketinin bıraktığı boşluğa bir tepki miydi?

Tepki doğru sözcük olmaz, eleştirel bir değerlendirme diyelim. Bakın Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra herkes, hepimiz Sovyetler Birliği’nin neden çözüldüğü sorusuna odaklandık, buna yanıt aradık. Kuşkusuz önemliydi ama Sovyet deneyiminin onca başarıdan sonra sonlanması, dünya komünist hareketinin tek tek bütün parçalarının kendini sorgulama yükümlülüğünü unutmasına neden oldu. Evet, Sovyetler Birliği çok önemliydi ama dünyada işçi hareketinin Sovyetler Birliği dışında da çok önemli bir tarihi var ve orada da sorgulanması, ders çıkarılması gereken bir sürü olgu duruyor. Kaldı ki Sovyetler Birliği’nin tıkanmasında dünya komünist hareketinin, özellikle Avrupa’daki hareketin sorunlarının da payı var.

Nedir bu sorunlar? 

Ben en önemli olanına değineyim. Avrupa’daki komünist partilerin neredeyse tamamı 1917-1924 arasında kuruldu. Neden kuruldu bu partiler? Daha iyi bir kapitalizm için mi? Hayır, bütün bu partiler başka bir düzen için, komünizmi kurmak için ortaya çıktılar. Ancak sonrasında bir dizi nedenle Avrupa’da komünist partiler bu hedefi bir kenara bıraktılar. Sosyalizm hedefi olmadan bir komünist partiye ihtiyaç yok. Kapitalizmi iyileştirebileceğini düşünen başka partiler var. Kuşkusuz bir sürü nedeni var bu gerilemenin. Ancak şimdi oturup düşünmek gerek. Onca yıldan sonra dünyada komünist partiler varsa bunun tek bir anlamı olabilir: Komünizmi, sınıfsız, sömürüsüz bir toplumu kurma iddiası. Bu iddiayı barış, demokrasi, özgürlük, bağımsızlık gibi idealleri gerekçe göstererek ileri atmak gerçekçi değil. İki nedenle… Birincisi kapitalizm yıkılmadan bütün bunlara ulaşılamaz. Bugünkü dünya sisteminin bu anlamda en küçük bir yanılsamaya ya da umuda dahi izin vermediği ortada. İkincisi yine bütün bu sayılanlar komünist bir dünya kurma iddiasını hayata geçirirken en gelişkin biçimiyle elde edilecek hedefler. 

Ancak komünizm hedefi insanlara uzak geliyor ya da güncel bir gerçeklik olmadığı ileri sürülüyor.

21. yüzyılda devam ediyoruz. IŞİD denen proje yüz binlerce kişiyi peşinden sürüklüyor, Avrupa’da en hafif deyimiyle “kazma” diyeceğimiz sağcı liderler insanlara umut veriyor, uygarlığımızın geliştirdiği en güçlü, ahlaki ve tutarlı toplumsal proje gerçekçi gelmiyor öyle mi? Bu biraz da komünizm iddiasını, komünizm bayrağını taşıyanların hatası. Kendileri komünizm hedefinden uzaklaşınca halk neden itibar etsin!

Komünist ve işçi partilerinin bu koşullarda varoluş nedenlerinden uzaklaşmaları ve mücadelede kısa yollar aramalarının nedeni dünyadaki gelişmelerin seyrinin çok hızlı değişmesi, krizin etkisiyle emperyalist dengelerin oynaklığı ve bunlardan kaynaklı odaklanamama problemi olabilir mi? 

İşte tartıştığımız tam da bu. Saydığınız özellikler kapitalizmi bir dünya sistemi olarak iyice kırılgan hale getiriyor. Kapitalizmin kırılganlığı, oynaklığı, kriz üreten yapısı yoksullar için, ezilenler için bir açıdan tehlikelidir. Bölgesel savaşlar yaygınlaşır, emperyalistler arası büyük bir savaş tehdidi artar, milyonlarca kişi göçe zorlanır, yaşam ve çalışma koşulları ağırlaşır, faşizm ya da benzer hareketler yükselir… Bunlara karşı mücadele önemlidir ama bütün bunlar kapitalizm koşullarında engellenemez. İşte burada madalyonun diğer yüzü devreye giriyor. Kapitalizm böylesi dönemlerde iç çelişkileri, kitlelere umut vermemesi ve benzer nedenlerle zayıf düşer, onun aşılması için de koşullar olgunlaşır. Komünist partiler buna odaklanmalı. Yoksa her kim bugünkü dünyada savaşlar engellenebilir diyorsa yalancıdır. Her kim ki kapitalizmin krizleri beceriksiz liderlerin eseridir diyorsa o katmerli yalancıdır. 

Toplantının sonuç bildirgesinde de “Barış, silahsızlanma, halk egemenliğine saygı, insanlığın sorunlarının çözümü ve insanların ihtiyaçlarının karşılanması için mücadele, kapitalist barbarlığın yıkılması ve sosyalizm için verilen mücadeleye ayrılmaz bir şekilde bağlıdır” ifadeleri yer alıyor ve benzer bir yöne işaret ediliyor. Toplantıdan çıkan sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Dünya komünist ve işçi partileri toplantıları yılda bir yapılıyor. Bu toplantılara katılan partilerin arasında önemli stratejik farklılıklar olduğu biliniyor. Ancak yine de ortak noktalar bulunuyor ve sağlıklı bir tartışma zemini yaratılabiliyor. Son toplantı bu açıdan ilginç oldu, herkes çok açık konuştu, dolayısıyla farklılıklar ve onların gerekçeleri net bir biçimde görüldü. Ben de, hazırladığımız yazılı metnin dışına çıkarak bir konuşma yaptım. 

Komünist Enternasyonal'in 100. kuruluş yıldönümü yaklaşıyor. Tarihsel deneyimler ışığında, dünya komünist hareketi için bu tür örgütlenme ve birlikteliklerin önemi ortada. Geçtiğimiz günlerde 20.'si yapılan Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantılarını bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu toplantıların aldığı kararların takibi, bileşenlerinin kendi ülkelerindeki pozisyonu vb. noktasında bağlayıcılığı ve belirleyiciliği konusunda neler söyleyebilirsiniz

Komünist Enternasyonal 1919’da çok özel dünya koşullarında ortaya çıkmıştı. Kapitalizme son darbeyi vurmak için güçleri birleştiren bir dünya partisiydi Komünist Enternasyonal ya da 3. Enternasyonal. Ancak bir süre sonra dünya koşulları değişti ve Enternasyonal’in hedefleri de... 1943’te bu nedenle kapatıldı. Şu anda yeni bir Enternasyonal’in karşılığı yok. Bugünkü toplantıların hiçbir bağlayıcılığı bulunmuyor. Kuşkusuz herkes birbirini dinliyor, birbirine yakın partiler işbirliğine gidiyor, hatta bunun daha ötesine geçiyor ama toplamda herkes bildiği yoldan gidiyor, doğrusu da bu. Şimdilik kaydıyla…

Bugün dünya komünist hareketinin gündeminde muhtemelen Fransa'da yüzbinlerce kişinin katıldığı sokak eylemleri var. Yukarıdaki değerlendirmeleriniz çerçevesinde, dünyada kapitalizmin yaydığı çaresizlik ve umutsuzluk dalgasına karşı kendiliğinden tepkilerin artacağının anlaşıldığı bir dönemde dünya komünist hareketinin "acil" görevlerinden bahsedebilir misiniz?

Bazı beklentilerden uzak durulması gerek. Birincisi o ana kadar emekçilerin mücadelesine katılmamış, belli toplumsal mevzileri tutmamış bir devrimci aktörün kitleler sokağa döküldüğünde, o harekete öncülük edebileceği fantezisi… İkincisi, kitleler sokağa döküldüğünde, o toplumsal hareketin ideolojik-siyasal çizgisini sorgulamadan, onun parçası olmanın işe yarayacağı fantezisi. Uzun süredir dünyada birkaç ülke dışında kitleleri harekete geçirme yeteneği azalmış olan komünist partilerin sokak hareketlenmeleri karşısında yalpaladığı, aceleci davrandığı görülüyor. Oysa toplumda hareketliliğin arttığı dönemlerin kaderi durağan dönemlerde çizilir. Komünizm hedefinin hiçbir ize sahip olmadığı bir ülkede, mevcut düzene ya da hükümete tepki amacıyla sokağa dökülen kitlelere devrimci bir programı kabul ettiremezsiniz. Bir komünist partinin her durumda, her dönemde programı tek ve tutarlı olmalıdır. Kapitalizmin göreli istikrara kavuştuğu dönemlerde düzen içi siyasete odaklanıp, sokak hareketlendiğinde devrimciliği hatırlamak iyi sonuç vermiyor; bu tutarsızlıktan radikal sağ yararlanır.

TKP’nin uluslararası harekette belli bir ağırlığı var. Hiçbir seçim başarısı olmayan bir partinin böyle bir ağırlığa sahip olmasının nedeni ne?

Öncelikle ağırlıktan neyi kastettiğinize açıklık getirmek gerekir. Bugün uluslararası harekette “ağırlık” kazanmanın somut bir kriteri yok, dolayısıyla çok göreli bir kavram. Ancak bundan on yıl öncesine göre “büyüklük”, “parlamentoda temsil” gibi önemini fazlasıyla yitirdi. İki nedenle… Birincisi toplumsal bir değer taşımayabiliyor. İkincisi kalıcı değil. Dengeler hızla değişiyor. Ukrayna’da parlamentoda güçlü komünist parti şimdi neredeyse yasadışı. Brezilya’ya bakın. Bu anlamda tutarlı, amaç disiplini olan, üretken, kararlı ve uluslararası ilişkilerde yapıcı-dost ama açıksözlü bir parti dikkati çekiyor. Bu kadar. TKP’nin önceliği ve asli görevi Türkiye’de önemsenmektir, emekçi halk içinde ağırlığa sahip olmaktır. Bu doğrultuda devam ediyoruz.

Son olarak “Patronların Ensesindeyiz” çalışmasına dair bir soru. Gerçekten ensesinde misiniz?

Bunu patronlara sorun. Bakın bu ülke büyük ve milyonlarca kişi sömürü çarkının içinde eziliyor. Dolayısıyla yaptıklarımızı abartmıyoruz, abartamayız. Ancak onlarca işyerinde patronların canını sıktı, işçilere umut verdi, yeni örgütlenme pratiklerinin önünü açtı Patronların Ensesindeyiz. Bazı yerlerde ise çok kısa sürede sonuç aldık, patronlar geri adım attı. Bu ağ hızla genişliyor. İşçiler önce şikayetle başlıyor, sonra çaresiz olmadıklarını her durumda yapılacak bir şeyler olduğunu görüyorlar. İşten çıkarmalar, ücret dondurmaları, mesai saatlerinin artışı, mobbing... Bütün bunlara karşı ancak örgütlü ve kararlı olunduğunda direnilebiliyor. Örgütlü olmanın “tehlikeli” olduğu fikrinin ne kadar aptalca olduğu anlaşılıyor. Bugün Türkiye’de en korunaksız olanlar örgütsüz olanlar. Tehlikedeler.