Taraflaşmak...

Kemal Okuyan'ın “Taraflaşmak...” başlıklı yazısı 6 Nisan 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Taraflaşmadan siyaset yapılmaz. Kim ki, “taraflaşmayalım, herkesi kucaklayalım” derse ondan uzak durun, özellikle de sizi kucaklamasına izin vermeyin! Özellikle, bugünlerde sürekli “77 milyona el uzatıyoruz, onları kucaklıyoruz” diyen adamdan sakının. Onun “kucaklaması”, düpedüz poşete sokulmayı, buzlandırılmayı, kırmızı noktayla uyarılmayı gerektiren bir fiildir, bizden uyarması.

Taraflaşmayı suç ilan eden siyasetçi, kendinden taraf olmayanları yok sayacaktır muhakkak. Oysa taraflaşmaya gerek kalmayan bir ülkede siyaset de farklılaşacak, hatta giderek siyasete gerek bile kalmayacaktır.

Şimdi ise bize siyaset gerek. Siyaset içinse, taraflaşmak!

Peki nasıl taraflaşacağız? Çizgiler nerede çizilecek?

Bugünün meselesi budur.

Şu anda herkes eline kalem almış bir çizgi çekmektedir. Taraflaşmak için!

Örneğin taraflaşmayı milli güçler ile milli olmayan işbirlikçiler arasında çizmek isteyenler var. İşbirlikçiler bir şeyi açıklıyor açıklamasına ama “milli güçler”den ne anlaşılacağı konusunda rivayet muhtelif. Her şeyden önce sınıfsal bir karışıklık var, zaten istenen de o. İşçi ya da patron olsun, yeter ki “milli” olsun. Milli olsun, varsın sömürsün! İdeolojik açıdansa sağı-solu önemsemeyen ve toplumda karşılığı olmayan yeni bir “kimlik” yaratılmak isteniyor. Ülkücüsü, devrimcisi “vatan aşkı”yla yan yana gelecek. Buradan taraflaşma çıkmaz.

Başkaları barıştan yana olanlar ve olmayanları taraflaştırmak için uğraşıyor. Belirsizlik bu örnekte daha da fazla. Kimin barıştan yana olduğunu anlamak zor, barıştan aynı şeyi anlamaksa daha da zor. Ancak yine sağı solu önemsizleştiren, sınıfsal aidiyetleri hiç iplemeyen, oldukça öznel bir tasnif için boşuna uğraşılıyor. Oysa bu toplum barıştan yana olanlarla olmayanlar diye asla bölünmez, bölünürse insanlar hangi tarafta kaldıklarını dahi anlayamazlar!

Bunun biraz daha incesi çözümden yana olanlar ve olmayanlardır. Burada yüzde 50 civarı oyu olduğu iddia edilen hükümet partisinin nereye, hangi tarafa yerleştirileceği sorusunun bile yanıtı yokken, toplumu böyle bir taraflaşmaya sürüklemek nasıl mümkün olsun ki? Yürümez. Sadece “çözüm”e kafası yatmayan solcuları sıkıştırmaya yarayabilir “çözüm” konulu bir taraflaşma.

AKP yandaşları ve karşıtları üzerinden bir taraflaşmaya gitmek de mümkün değildir. Çünkü kendini AKP karşıtı bir konumla tarif edenlerin birbirine uzaklıkları birçok durumda AKP’yle olan mesafelerinden daha fazladır. Evet, AKP önemlidir ama üzerine başka bir şey koymaksınız, AKP’ye ilişkin düşüncelerin toplumu sağlıklı bir taraflaşmaya götüreceğini düşünmek için bir neden yoktur.

İşin gerçeği, bugün toplumun sağlıklı bir taraflaşma sürecine girmesi verili ideolojik-siyasal tercihlerde hissedilir oynamaların, yer değiştirmelerin olmasına bağlıdır.

Bugün bunun koşulları olgunlaşmıştır. AKP, toplumun ezberini bozmuş, kemalist elitler-muhafazakarlar biçiminde oluşturduğu taraflaşmayı en uç noktalara kadar taşımıştır. Ancak muhafazakar tabanın bu çaptaki bir altüst oluşa bütünüyle hazırlıklı olmaması bir yana, bu taraflaşmada öyle olmadıkları halde “kemalist elitler” safına sokuşturulan geniş bir toplam yeni ve daha radikal bir arayışa girmiştir.

Dolayısıyla bugün solun değerlerine vurgu ve sosyalizan bir doğrultuda ısrar “zamansız” değil, tam tersine toplumun ayağa kalkması için zorunludur. Sosyalizm üzerinden bir taraflaşma için bugün erkendir ama bugün oluşturulacak olan taraflaşma mutlaka sosyalizmle barışık olmalı, onu bir referans olarak kullanmalıdır.

Yukarıda bize soyut ya da işlevsiz gelen taraflaşma konularında halkla halk düşmanlarının taraflaşabilmesi de sosyalizmin kendine alan açması ile mümkün olacaktır. Sosyalizmin üzerinin örtüldüğü bir barış, sosyalizmin devre dışı kaldığı bir aydınlanma, sosyalizmin geriye çekildiği bir vatanseverlik, anlaşılsın artık, kirli ve kanlıdır.