Syriza'nın Türkçesi

Sözün hükmü yok memlekette. Herhalde o yüzden çok konuşan bir ülkeyiz, “ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu” uyarısının da bir kıymeti kalmadı. Nasılsa bir şey olmuyor, her müşteri için ayrı plak çalan deneyimli satıcılar etrafı sardı, en fazla da siyaset kurumunu…

Diktatörün kimini beş yıl, kimini bir yıl, kimini de aşka gelip bir ay gibi kısa sürede yumurtladığı veciz söz çiftleri arasındaki 180 derecelik açıyı çürümekte olan toplumumuz kapatmayı becermiş, “o benim diktatörüm değil mi, öyle de söyler böyle de…” denmiştir. O benim diktatörüm, o benim liderim, o benim şefim, söyler!

Sözel kültür değerlidir, halk kültürünün temelidir ama ilkeldir. Yine hemen her halkın kültüründe “sözün uçtuğu” da söylenegelmiştir.

O halde, "ağzı olan konuşuyor" deyip, yazıya bakmakta yarar var. Hem, sosyal medya sözel kültürle yazılı kültür arasındaki geçişkenliği sağlıyor, her konuşanın aynı zamanda yazması için bir olanak. Yeniliklere pek meraklı bir muhafazakar toplum olduğumuz için, su gibi konuşup seller gibi yazmayı öğrendik. Söz uçuyor, yazı uçuşuyor!

Hâla öyle mi bilmiyorum, bir ara tüm Avrupa’dakinden daha fazla kamyon vardı memlekette. Aynı birinciliği köşe yazarlığında da sürdürmekteyiz. 

Yazıyorlar…

Parmak izi, imza, mühür hiçbiri fayda etmiyor. 180 derecelik açıyı 360’a çıkarıyor, üstüne “aynı noktaya geldik ya” pişkinliğiyle devam ediyorlar.

Sözel ya da yazılı, ortada bir siyaset kültürü kalmadığı için, atış serbest.

Defalarca NATO’yu savunan, hatta NATO’yu Türkiye’nin çağdaş-laik dünyayla en kritik bağlarından biri olarak gören Genel Başkanı’na saygıda kusur etmeyen, onu halkın biricik kurtaracısı olarak gören, sonra da sokağa çıktığında “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi” sloganını büyük bir içtenlik ama aynı oranda içeriksizlikle atan bir toplam var. 

Var, “canım ne önemi var…”

Bir başka tarafta ise, “AKP’yi biz kurtardık” itirafından hemen sonra, “AKP faşizmine teslim olmayacağız” diye masaya vurup da otoritesi hiç sarsılmadan kalanlar…

Bir elinde AKP’nin can simidini, ötekinde aynı parti için yağlı ilmiği tutanlar… 

Buna işaret edenlere “niyet okumayın” diye çıkışılıyor. Yahu ne niyet okuması, düz okuma yapıyoruz. Ağızdan çıkan, kağıda düşen, sanal dünyada gezinen harflerin izini sürüyoruz. O kadar.

Doğruda durmak için.

Hükmü ise tarih verecek.

Çünkü o kaçırmaz. Kaçırmadığı gibi, affetmez.

Yunanistan’da Syriza’nın seçim başarısından sonra burada koparılan yaygara, komşunun kurtuluş sevincine ortak olmaktan ziyade, ilkesizliğin meşrulaşmasından duyulan hoşnutluktu çoklukla. Ulusalcı solcu bile gözümüzün içine baka baka safkan liberal bir çizgiyi “onlar vatansever, Syriza antiemperyalist bir hareket” diye selamladı. 

Dedik ya, bunu söylersin, ertesi hafta “cia bunlar cia” diye üste çıkarsın, kimse yüzüne vurmaz.

Lakin tarih kaydeder.

“Yunanistan’ı Yalnızca Syriza Kurtarabilir” makalesi de kayıt altındadır. 2013 Haziranı’nda New York Times’da, çift imzalı olarak çıkmıştır. Yazarlardan biri James K. Galbraith’dir; ünlü ekonomist John Kenneth Galbraith’in yine ekonomist oğlu. ABD Kongresi’nde üst düzey bir memur olarak çalışmış, Keynesçiliği ile ünlü bir akademisyen. 

Diğer yazar ise… Müstakbel Maliye Bakanı. Yunanistan’ın…

Bir buçuk yıl koyun makalenin üzerine, Yanis Varoufakis Yunanistan’da Syriza Kabinesi’nin Çipras’tan sonraki en popüler üyesidir bugün.

Bizim solcular görmez, görse de unutur; tarih unutmaz.

Çift imzalı yazılarında “Kriz Yunan hükümetini alaşağı edip sol kanat muhalefeti iktidara taşıyabilir” demekteler. Tam isabet! “Bu Avrupa ya da ABD için kötü bir gelişme olmaz. Avrupa’nın periferisine bugün dayatılan politikalar krizi derinleştiriyor, Avrupa’nın bütünlüğünü tehdit ediyor ve büyümeyi imkansızlaştırıyor. Bu kendi kendini mahveden politikaları reddeden bir Yunan hükümeti, zarardan çok fayda getirecektir.

Goygoy kültürümüz, “ne var bunda, Syriza ABD halkının da iyiliğini istiyor” savunmasını geliştirecektir muhakkak. Gazete New York Times, yazarlardan biri Galbraith, meram açık ama bundan “enternasyonalizm” çıkartmak bir tek bizim solcumuza nasip!

Ne ki, tarih not almaya devam ediyor hâlâ…

Eğer başarılı olursa (Çipras kastediliyor), ABD için yaşamsal hiçbir şey değişmeyecektir. Syriza NATO’yu terk etmeyi ya da Amerikan askeri üslerini kapatmayı düşünmüyor.

Syriza’nın Maliye Bakanı, 2013’te bunları söylüyor.

Bunları söylediği için şimdi bakan, bunları söyleyenlerle dolu olduğu için Syriza şu anda hükümet.

Her yöne konuşmak, boş boğazlıktan çok fırsatçılığın, farklı güçlere yaranma niyetinin göstergesidir. Sola solculuk yaparsınız, birilerine de “bakmayın siz benim söylediklerime, ben işbirliğine açığım” diye göz kırparsınız.

Göz kırpanlara göz yumanlar da, mesaj verenlerdir.

“Beni de görün” anlamında… Her yöne kaş-göz, illa bir kısmet düşer!