Soft AKP’de yer kavgası

Meral Akşener “biz mıntıka temizliği yaptık, onların işi kolaylaştı” sözleriyle parti kurma hazırlıklarını sürdüren Babacan ve Davutoğlu’na “şimdiye kadar nerdeydiniz” diyenlerin arasına katılıverdi. Kibar davranmış, halbuki AKP ile yollarını ayırmaya karar verenlere “hadi ordan, muhalefette size ekmek yok” tepkisini veren epey kişi oldu. Öyle ki, dünün yetmez ama evetçileri kendilerini AKP gemisini terk edenlerin kıdemlisi saydıklarından rahat rahat atıp tutmakta ve yenilere “geç kaldınız” deme keyfini yaşamakta.

Benzer sataşmalara basın camiasında da rastlıyoruz. Ana akım medyadan “erken” dışlanan ya da AKP destekçiliğini yıllarca yandaş değil de yancı medyadan sürdüren kimi gazeteci ya da yazarlar son dönem mahalleden afaroz edilen meslektaşlarının “demokrasi kahramanı” olarak ortalıkta salınmasına fena içerlemiş durumda. 

Gemiyi ilk fareler mi terk ederdi?

Yoksa sona kalan dona mı kalırdı?

Göreceğiz… 

Göreceğiz de mesele ne?

Mesele, 12 Eylül faşizminin açtığı yolun mantıki sonucu olarak Türkiye’nin üstüne çöken AKP’nin 17 yıllık çabaları “yeni Türkiye”yi topluma kabul ettirmek için yetersiz kalınca ve biraz da bu nedenle Erdoğan emperyalist sistem içindeki dengeleri fazla zorlayınca devreye sokulan “soft AKP” projesinin herkesi kendine çekivermesinde. “Yeni CHP” orada, Gül orada, Akşener partisiyle orada, Davutoğlu orada, liberaller orada, solun figüranları orada, “cemaat” ve geri kalan cemaatlerden bazıları orada.

Bu üst üste yığılmanın müsebbibi işini sağlama almak isteyen büyük sermayemiz ve emperyalist merkezlerdir. Herkese görev  emri çıkarılmış, bütün aktörlere projenin bir ucundan tutması öğütlenmiştir. Ancak yer dardır; Erdoğan kendisine ait toplumsal alanı gıdım gıdım terk etmekte, bu nedenle “soft AKP”de nüfus yoğunluğundan göz gözü görmemekte, herkes birbirinin ayağına dolanmaktadır. İmamoğlu’nun yarattığı heyecan bile bu karmaşada güme gitmiştir.

Üstelik şu anda “soft AKP”nin Erdoğan AKP’sini iktidardan indirmek gibi bir derdi de olmadığından, Türkiye siyasetinin hemen bütün aktörleri dar bir alana sıkışmış durumdadır. Üç büyük kentte seçim kazanan partinin erken seçim talep etmediği bir ülkedir burası. Koç ve diğerleri izin vermiyor. En azından şimdilik. Dedim ya, işlerini sağlama almışlar, “soft AKP”ye geçişin sorunsuz yaşanmasını istiyorlar.

İşte bu aşamada “soft AKP” azıcık çalkalanacak, herkes gözüne kestirdiği parsele yerleşmeye çalışacak ve bir süre sonra sermaye sınıfı medya aracılığıyla kesin paylaşımı yapacak, nihai rolleri dağıtacaktır.

O noktada sonradan gelmenin, önce davranmanın bir hükmü kalmayacak. Kalmayacak çünkü hepsi aynı şeyi söylemekte, hepsi aynı politikaları savunmakta. Referansları AKP’nin ilk dönemi, o yılların ruhunu yeniden yaşatma iddiasındalar. Toplumun AKP Türkiyesine alıştırılmak istendiği, yobazlığın özgürlük, AB emperyalizminin demokrasi, özelleştirmelerin katılımcılık, ABD işgallerinin mazlumların kurtuluş reçetesi diye kakalandığı AKP’li ilk yıllar!

Şimdi tutmuşlar kim önce geldi, kim AKP gemisini ilk terk etti tartışması yapıyorlar. “Ben uyarmıştım” diyen mi ararsınız, “dediklerim bir bir çıkıyor” diye böbürlenen mi…

Başaracaklarından, halkımıza AKP zokasını bir kez daha yutturacaklarından emin, birbirlerinin önüne geçmeye çalışıyorlar.

Ne dersiniz? Türkiye’nin geleceğini AKP ile “AKP”nin didişmesinin belirleyeceğini sananlara  kötü bir sürpriz hazırlamak bu ülkeye iyi gelmez mi?