Siyaset bir bilmecedir?

Kemal Okuyan'ın "Siyaset bir bilmecedir?" başlıklı yazısı 13 Nisan Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Siyaset karmaşık bir mücadele alanıdır. Karmaşa, siyasi aktörlerin kafasının karışık olmasından değil, farklı doğrultular arasındaki dengenin sürekli değişmesinden kaynaklanır. Siyasi aktörlerin kafasının karışık olması ise karmaşa ile açıklanamaz. Söz konusu olan, çözümü kimsede olmayan, kimsenin yanıtını söyleyemediği bir bilmecenin siyasetin yerini almasıdır.

Siyasetin yerini bilmece alıyorsa, iki olasılık vardır: Ya ne yaptığını bilen, karmaşıklığa hedef-araç bütünlüğünü belirleyerek müdahale eden ve bu anlamda sürecin doğrultusunu belirleyen bir aktörün dediği olur ya da “bilmece” hali özellikle yaratılmıştır ve görünenin ötesinde başka bir hesap üzerinden hareket edilmektedir.

“Barış süreci”nin bu seçeneklerden hangisine denk düştüğünü bugünden söylemek mümkün değil. Ancak solda bazı kesimlerin bilmeceyi siyasete tercih ettiklerini, dönemi bu şekilde kazasız belasız atlatma niyetinde olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Kaza geliyorum diyor oysa!

Barıştan yana olmanın bugünkü süreci desteklemeyi gerektirdiği önermesiyle kurulmaya başlanıyor bilmece. Emperyalizm, gericilik, AKP projeleri, piyasa falan filan, bunlar bilmeceye heyecan katan yan unsurlar, bir nevi tekerleme… Evet, bütün bunlar var ama… Bütün bunlara rağmen… Bilmece burada başlıyor. Emperyalizm var, gericilik var, ABD planları, AKP projeleri, piyasanın zorba eli var ve bütün bunlara rağmen ortaya iyi bir sonuç çıkacak, sonra da sol mücadelesine devam edecek! Bilin bakalım bu iyi sonuç ne?

İyi sonuç barışsa… Yukarıda sayılanlardan barış nasıl çıkar? Çıkar diyenler, bilmece kurmaktan büyüye geçiyor demektir.

Denebilir ki, bu bir mücadele, her şeyi birileri belirlemiyor.

Doğrudur, ne emperyalizm ne AKP gericiliği mutlak bir güce sahip değil, kesinlikle değil.

O halde… Bu süreçte taraflar varsa, bir tarafın siyasal ve ideolojik ağırlığına karşı, tersi yönde bir ağrılık oluşturularak “barış” denebilir. Nihayetinde bu bir pazarlık, bir mücadele sürecidir.

Peki, var mı öyle bir yön duygusu?

Yön duygusu yok, bilmece var.

Suriye’de bir bilmece var. PKK çizgisindeki Kürt örgütü PYD diyor ki, “devrimin bir parçasıyız”. Parçası olunan “devrim”se, Esad rejimi karşıdevrimi temsil ediyor. Eğer ortada bir “devrim” varsa, Suriye’deki taraflaşma keskinleşecek demektir. “Devrim”in diğer parçaları ise biliniyor ki, ÖSO ve diğer silahlı gruplar. Yani Türkiye, ABD, İsrail ve diğer gerici güçler tarafından desteklenen unsurlar. Türkiye solu neyi tartışıyor? PYD ile ÖSO işbirliği yapıyor mu yapmıyor mu? Bir noktadan sonra ne anlamı var?

Suriye “devrim”i diye bir şey varsa, orada işbirliği olacak, yardımlaşma olacak, ortaklık olacak, hegemonya mücadelesi olacak. Ama sonuçta “devrim” ve “karşıdevrim” denklemi kurulacak. Bu denklemi kurmaya şimdilik cesaret edemeyen solcular bilmece kuruyor. Bilmece kurarak herkesi memnun edecekler. Kürt hareketini kızdırmayacaklar, Alevileri küstürmeyecekler, anti-emperyalisti oynayacak ama aynı zamanda “gerçekçi” olacaklar.
Oysa Suriye’de devrim filan yok. Suriye’de emperyalist bir operasyon var ve bu operasyona direnenler. Hal böyleyken, böyle olanı görmezden gelirken, siyaset yerini bilmeceye bırakıyor.

Suriye’de bilmece, her yerde bilmece… Bir yandan akil insanlarını barışın dilini kullanmadığından şikayet ediyor, AKP’nin işine geldiği gibi isim belirlediğini ileri sürüyor öte yandan solculuk adına akillere yardımcı olmak gerektiğini söylüyorlar. İlginç bir mücadele anlayışı…

Hizbullah, beklendiği üzere, Kürt coğrafyasının dinselleştirilmesi için yapılan hazırlıkların ürünü olarak devreye giriyor. Çatışma, kavga, büyük gerginlikler… Kavga sırasında Hizbullahçılara “faşist” deniyor. Sonra… Kavganın barışı istemeyenlerce kışkırtıldığı söylenmeye başlıyor, hatta CHP ve MHP işaret ediliyor. Hizbullah da provokasyon diyor. Onlara göre de Aleviler ve solcular sorumlu. “Kürtler birbirine düşürülmek isteniyor” diyor bir milletvekili telaşla. Çözebildiniz mi bu bilmeceyi?

Dün bir “solcu” daha “Türkiye büyüyecek” diye yazmış. Küçülmeyecekse büyüyecekmiş! AB’ye, ya parçalar halinde ya da bir bütün olarak girecekmiş. Akıllı patronların elinde büyüyerek, akılsız patronların elinde küçülerek! AB fantezileri de hortladı ya yeniden! Of of, bu da başlı başına bir bilmece!
Süreç karışık, lakin solda kafalar daha da karışık. Karışık kafalardan da ne yazık ki siyaset değil, bilmece çıkıyor. Bir de üstüne bilmeceleri önümüze koyup “işte siyaset budur” demiyorlar mı!