Silivri'de de AKP Devesi! KEMAL OKUYAN

Ergenekon davasında ilk duruşma dün yapıldı. AKP bu kez beni fena şaşırttı. Diyordum ki, bir siyasi partinin, yalnızca bir siyasi partinin değil, Türkiye'deki dönüşüm (dilerseniz tasfiye de diyebilirsiniz) sürecini hızlandırmak isteyen iç ve dış güçlerin etkili bir silah olarak kullandığı bu dava görgüsüz bir gösteriye dönüştürülecek. Başından beri hukukun yerlerde süründüğü süreçte bir anda "devlet ciddiyeti" ortaya çıkacak ve soruşturmayı "beğenmeyenler" bu ciddiyetin altında ezilecek!

Ne oldu, davanın motoru Başsavcı Zekeriya Öz davaya teşrif etmedi bile... Birçok gazete tutuksuz sanıklardan İlhan Selçuk'un duruşmaya gelmemesini haber yaptı. Selçuk daha tanınmış, daha önemli biridir hiç kuşkusuz ama asıl haber Öz'ün mahkemeye gelmemesidir.

Dava bir şova dönüşecektiyse, başrol oyuncusunun ortalıkta olması gerekiyordu. Bilmiyorum belki gerçekten şov dünyasının yöntemleri işleyecek, en sonda "ve karşılarınızda..." anonsuyla Zekeriya Öz duruşma salonuna girecek.

Yer bulursa tabii!

Başka tuhaflıkları buraya almıyorum, dünkü duruşma, apronda deve kesenlerin hazırladığı bir duruşma görüntüsü veriyordu. Ortalıkta "asrın duruşması"ndan herhangi bir iz yoktu.

Neden? AKP bu kadar mı basiretsiz?

Bu soruya kesin bir yanıt veremeyeceğim. Ama mecburen, bu olasılığı bir kenara koyacağım ve soruyu şöyle soracağım: Bu karmaşa ve ciddiyetsizlik planlanmış olabilir mi?

Olabilir.

İki nedenle... Ergenekon davasında, soruşturma sürecinden iddianamenin hazırlanışına, hukukun sınırları çok zorlandı. Zorlandı diyorum, kibarlık yapıyorum. Bu noktadan sonra, tıkır tıkır işleyen bir dava, bu hukuksuzlukla uyuşmaz, sırıtır. Daha da ötesi, ciddiyet baskın hale geldiğinde bu mahkeme çok ama çok zor yürür. Bu nedenle "AKP işi" bir karmaşa özellikle tercih edilmiş olabilir.

Diğer olasılık ise, soruşturma ve iddianame safhasında istediğini elde eden AKP'nin artık işi sulandırıp bu mahkemeyi değersizleştirmeye karar vermiş olmasıdır. Çünkü mahkemenin bu iddianame ile nasıl karara bağlanacağı bilinmemektedir. İddianame ortadadır, ancak, savunmalara geçildiğinde, muhtemeldir ki, AKP'nin canını sıkan gelişmeler yaşanacaktır. Bu nedenle AKP mahkeme sürecini arabeskleştirip, işin diğer cephesini ek soruşturma ve gözaltılarla canlı tutmayı tercih edebilir. Nitekim bu sabah, Ergenekon soruşturmasının "sonsuza kadar süreceği" izlenimini destekleyen haberler gelmektedir.

İlk günün AKP cephesindeki yansıması budur.

Peki, kontrgerillanın, çetelerin tasfiyesi?

Silivri'den gelen fotoğrafta Türkiye'de özgürlükler, insan hakları, demokratikleşme adına bir şeyler var mıydı?

Olmayacağını başından beri söylüyoruz. Sanıklar arasında katiller var, faşistler var, çeteciler var... İlginci, sanıklar arasında birbirlerini böyle suçlayanlar da var.

Bunun bir önemi var mı?

İddianamede 16 Mart katliamı var mı? Dün, Ergenekon ciddiyetsizliği yaşanırken dava düşüverdi... 16 Mart katliamını devlet yapmadı mı? 12 Eylül 1980 darbesi, devlet darbesi değil mi? Öldürülen binlerce devrimcinin katilleri nerede? Kaçırılan, gece karanlığında sırtından kurşunlanan, çapraz ateşe tutulan Kürtlerin katilleri nerede? Katilleri bıraktık, bunlar Silivri mahkemesinin gündeminde mi?

Silivri mahkemesinde "AKP'ye karşı işlenen suçlar" gündemde, diğer başlıkların hepsi aksesuar.

Kapsam genişlesin! Solda bazılarının talebi bu doğrultuda...

İlk başta AKP'yi askere bekçiye karşı cesaretlendirmek için yapıyorlardı. Şimdi biraz toparlanıldı, AKP'yi sıkıştırmak için bastırılıyor: Bu iddianame yetmez...

Bu iddianame yeter! Bu iddianame, bütün tuhaflığına rağmen, doğrultu itibariyle son derece sağlam bir iddianamedir. Özü şudur: Emperyalizme, AKP'nin temsil ettiği değerlere, ABD çıkarlarına, gericiliğe karşı çıkmak suçtur!

Bu davanın bağırsak temizliğiyle bir ilgisi yok, devletin aşırı kirlenen bir ekipten kurtulmasıyla da ilgisi yok! Çiller'in cilt bakım seti, Ağar'ın fiyakası, "aşırı kirlenme"yi engelliyor mu sanki!

Peki o halde ne yapılmalı?

Türkiye solu emekçilere, halklarımıza, devrimcilere, aydınlara, insanlığa karşı devletin işlediği bütün suçları katliamları, darbeleri, cinayetleri açık kanıtlarıyla birlikte bir siyaset ve hukuk dosyası haline getirmelidir. Veli Küçük "orada" değil "burada" demelidir. "Özel kuvvetler", "özel harekat", "özel harp", "komando kampları", "hizbullah", "alperenler", "ocaklar", "jitem"... Türkiye solunun hazırlık dosyası için Öz'ün dosyasına gereksinimi mi var?

Kapsam genişlemesi olmaz. Yeni bir çerçeve gerekiyor.