Senin de işin zor kardeşim…

İki yıl boyunca büyük bir özgüven, hatta kibirle “halkına zulmeden diktatörün günleri sayılı” dedin durdun. “Hesabını sorarız” diye diklendin, “Esed”e sardın, alay ettin. Peşine liberalleri, dönekleri takıp mazlum edebiyatı yaptın.

Sonra bu halk ayağa kalktı ve nasıl da su katılmamış bir diktatör olduğunu cümle aleme göstermiş oldu. Beslediğin teröristlerle yıkmaya çalıştığın Şam yönetiminin diline düştün, “vakit çok geçmeden istifa et” dediler espiriyle karışık.

“Beni onunla bir tutmayın” diye sağa sola fırça attın, oysa bu halk seni kimseyle karşılaştırmıyordu. Sayende, insanların kendi tepesindeki yöneticiye küfrederken bir başka ülkenin devlet başkanıyla empati kurduğu sloganlarla tanıştık. İlk kez…

Mazlumlar, mağdurlar filan derken “zalim” durumuna düşmek ilginç olsa gerek…

Çektiğin çile bununla kalmadı.

Müslüman Kardeşler seni sürekli yeni rollere sürüklüyordu. Mısır’da bir askeri darbe sonucu iktidara geldi. Alkışladın. “Diktatörler er geç gider” diyordun ama tam o sırada “asker vesayeti”nden de dem vurmaktaydın. Mübarek diktatördü ama onu devirenlerin tankı, topu vardı. Sense yüzsüzdün, halkı da aptal yerine koyuyordun “bunu da yerler” düşüncesiyle…

Darbe oldu pek mutlu oldun.

Biraderin Mursi artık Mısır’ın yeni diktatörüydü. Zalim, sinsi, üçkağıtçı…

Mısırlılar Türkiye’dekiler kadar sabretmedi, “Mübarek’ten senin için kurtulmadık” diye sokağa döküldü. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman Kardeşleri istemiyordu. Sense o büyük çoğunluğa da “çapulcu” dedin. Mısır demokrasisi tehdit altındaydı sana göre….

Mursi devrildi. “Darbeeeee” diye yaygarayı kopardın. Doğru, darbeye darbe demek gerekirdi ama bazılarının bunu söylemeye hiç hakkı yoktu. Senin gibi, Mursi de darbe çocuğuydu. Darbe çocukları darbeden şikayetçi olamazdı.

Devrilen Mursi silaha sarıldı. Haziran ayında sen silah kullanmayan, polis şiddetine karşı yalnızca yüreği ve aklını kullanan insanlara “terörist” demiş, gaz maskesini, bareti suç kanıtı saymıştın. Senin biraderlerinin elinde ise her tür patlayıcı, ağır makineli, el bombası var.

Darbecilerin katliamından söz ediyorsun. Güzel…

Elemanlarından bazısı, “biz Mısır’daki gibi yapmadık” dedi hatırlıyor musun? Yapabilmeyi çok isterdin değil mi!

Yalnız unutma, halk da Mısır’daki yol arkadaşların gibi yapmadı. Yapsınlar ister miydin?

Diyeceksin ki bu ne acaip bilmece. Hiçbir durumda yaranamıyorum. Zalimi oynasam da mazlumu oynasam da bir şey değişmiyor.

E çünkü çevrende toplanan dinci ya da liberal dalkavuklar seni fena kandırdı. Tarih kulağına fısıldandığı gibi rollerle, konumlarla değil ileri-geri, haklı-haksız kavgasıyla ve her şeyden öte emek-sermaye mücadelesiyle yazılıyor.

Senin tarafın belli. Haksızı, geri olanı ve sermayeyi temsil ediyorsun. İktidarsa olsan da, devrilsen de… Anlayacağın, yanlışlık sende.

Bu nedenle… Kendini kimle özdeşleştirirsen özdeşleştir, fark etmez. Sen öbür taraftasın. Kaybetmeye mahkum tarafta!