'Paramla satın alırım Küba’yı'

“Sonunda uygun birini buldum işimi halledecek, tecrübeliyimdir bu konularda, rüşvetsiz olmuyor” diyordu beni lafa tutan adam Küba uçağında. Latin Amerika’da ticaret yapıyordu, Küba’ya da el atmak istiyordu ve zorlukları aşmak için paranın gücüne başvurmaya niyetliydi. Ancak vazgeçtiğini anlattı; Küba’da hâlâ katı kurallar vardı, insanların nasıl davranacağı belli olmuyordu, rüşvet girişiminin ters tepmesi mümkündü. Kodes filan…

Paranın gücünden emin değildi anlayacağınız.

Yıllar önce Küba halkının sırtından para kazanmak isteyen bir başkasının “beni uygun kişiyle tanıştırın, gerisini hallederim” deyişini ve sonrasındaki kavgamızı anımsadım. Paranın her şeyi satın alacağına, herkesin bir fiyatının olduğuna gerçekten inanıyorlar.

Kuşkusuz Küba’da paraya teslim olan bürokratlar, devlet görevlileri oldu geçmişte, bundan sonra da güçlü olasılık olacak. Bunların bir bölümü cezalandırıldı, belki bir bölümü gemisini yüzdürmeyi becerdi ama bu ülkede farklı bir ahlak, farklı bir yaşam direniyor hâlâ…

Onca zorluğa rağmen…

Kısacık ama yoğun ziyaretimde yaptığım her görüşmede, her toplantıda “Küba insanlık için daha ne yapabilir” sorusunun yanıtını arıyorum.

Yüz yılı devirdi, bu yıl 7 Kasım’da 101. yılını kutlayacağız Ekim Devrimi’nin. 1917’de kurulan ve onca badireyi atlatıp insanlığı eşitlikçi bir toplumun eşiğine getirdikten sonra içten içe zayıflayıp emperyalist dünyaya boyun eğen Sovyetler Birliği yok artık. Güneşin bir taraftan doğarken diğer tarafta battığı koca ülkeydi; geniş ormanları, su kaynakları, madenleri, tarımsal alanları ile örgütlü ve giderek eğitilen bir toplumun komünizm idealinde buluşması sonucunda süper güç sıfatını hak etmişti.

Küba ise küçücük bir ada, ABD’nin burnunun dibinde, enerjiye muhtaç, madene muhtaç, bazı tarımsal ürünlere muhtaç… Direnmenin, ayakta kalmanın yolunu arıyor, devrimci yoldan sapmadan.

Fiziki koşullar açısından kapitalist bir dünyada sosyalizm idealinin savunulması için belki de en elverişsiz ülke Küba. Yine de tarihine içerilmiş direngenlik, devrimci gelenek, Fidel ve arkadaşlarının bu büyük mirasa kattığı ahlak ve sosyalist doğrultu, bütün bunların toplumda bulduğu karşılık Küba’yı bugüne taşıdı.

Ancak sorun şu ki, komünizm bir dünya sistemidir. Küba dünya devrim sürecinin bir unsuru olarak sosyalizmle tanıştı ve sonra tek başına kaldı. Şimdi sosyalizmi koruyarak ayakta kalmak, açık konuşacak olursak ülkenin ekonomik olarak tutunması için gerekli sermayeyi kendisine çekmek için uğraşıyor. Şimdiye kadar Kübalı devrimcilerin karşılaştığı en zor görev bu değil kuşkusuz ama şimdiye kadarkinden farklı bir sorunla baş başalar: Sermaye girdiği yerde çoğalır ve çoğalırken çürütür. Küba Devrimi’nin en özgün yanına, devrimci ahlakın merkeze konmasına ve bir tür Küba etiğinin gelişmesine meydan okuyacaktır kamu mülkiyetinin yanına eklenen özel mülkiyet.

Bu meydan okuma alt edilemez diye bir şey yok. Sovyetler Birliği’nde 1920’lerdeki NEP, Yeni Ekonomi Politika çok daha fazlasını, çok daha beterini göze almıştı ve sonrasında yerini sosyalizm için tarihin kaydettiği en büyük sıçramaya bıraktı. Ancak dediğim gibi eşsiz kaynakları vardı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin.

Küba halkı büyük sınav verecek. Girdikleri yolun birçok açıdan kaçınılmaz olduğunu kabul etmek gerekiyor. Süreci devrimci bir doğrultuda yönetebilirler. Onlara inanıyorum. Ancak uzun vadede Küba’nın kurtuluşu, onun kendisini yeniden dünya devrim sürecinin bir parçası olarak hissedeceği örneklerin gelişmesindedir. İnsanlık daha uzun süre sosyalist seçeneğin iddiasız kalmasına tahammül edemez; Küba da edemez.

Latin Amerika’da 2000’li yılların başından itibaren yaşananlar, özgünlükleri olan ve devrimci karakteri oldukça zayıf ve eklektik bir ilerici dönüşüme işaret ediyordu. En önemli iki unsur Venezuela ve Brezilya’ydı. İkisi de ağır yara aldı ve bunu sadece ABD’nin hamlelerine bağlamanın anlamı yok. Burjuva sınıfı ile ve burjuva devleti ile hesaplaşmayan örneklerin gidebileceği yer sınırlıdır ve bunlar alabildiğine kırılgandır.

Bu halleriyle bile Küba için çok değerliler. 

Ama bilinmeli ki insanlığın da Küba’nın da daha fazlasına ihtiyacı var. Kapitalizmin ötesini, kapitalizmin yıkılışını hedefleyen hareketlerin ağırlığını hissettirmesi gerekiyor.

Küba’ya gidip parayla herkesi satın alabileceğini düşünenlerin düzenini sona erdirelim örneğin.

Biz kurtulalım, insanlık soluk alsın, Küba azıcık rahatlasın.

17 Ekim, Havana