Örtünen kadına saldırmak

Minibüste şortlu kadına saldırdı, mahkemede “meczubum” dedi.

Gebze’de Atatürk büstüne baltayla girişti, meczup çıktı.

İsrail Konsolosluğu’na bıçakla girmeye kalktı, devrimci olsaydı hapı yutmuştu. Dinciymiş, Valilik “meczuba benziyor” diye açıklama yaptı, mesele çözüldü.

Diyarbakır’da el ele yürüyen çifte sille tokat girişti, babası meczup olduğunu açıkladı. 

Rize’de Atatürk heykelinin önünde “Allah’a kul olun” diyerek sağa sola ateş etti, polisliğinin yanı sıra meczup olduğu da anlaşıldı. 

Kadıköy’de kilisenin kapısına tiner döküp yaktı, emniyet derhal meczup olduğunu saptadı.

Sakarya’da Atatürk anıtını yaktı meczup, Sultanbeyli’de balta kullandı meczup, Adıyaman’da heykeli parçalamak istedi meczup, ana muhalefet partisinin liderine vurdu meczup, mini eteklinin dişini kırdı meczup.

Benim devletin valisi, polisi, bakanı gibi psikiyatri eğitimim yok, onlar gibi bir bakışta anlayamam insanların akıl sağlıklarının yerinde olup olmadığını. 

Davranışları normal olmayana meczup deniyor, sözlük tarifi bu. Biri de bize normali tarif etse? Örneğin milyonlarca insanın huzurunda “hayat pahalılığını yendik” demek normal bir davranış mıdır? Bunu diyen kişiye “yuh be yuh” diyeceğimize “vah ki vah” mı demeliyiz?

Sonra lafın “eskiden epey bir okur yazarımız vardı, Cumhuriyetle birlikte cahilleştik”e getirilmesi normal midir?

Gerçekten nedir normal?

Bu düzen insanların sağlığını her açıdan bozuyor, bu gerçek. Ancak bizzat bu düzenin ve bu düzenin sahiplerinin de her bir şeyleri bozuk o da açık. Uzman olmak gerekmiyor.

İşte böyle bir ortamda, her gün gericilik, şiddet ve adaletsizlik salgılanıp beyinlere zerk edilirken şort giyen kadına, ilaç yazmayan hekime, heykele, çocuğa, hayvana şiddet uyguladıktan sonra emniyette ya da savcılıkta “meczup” teşhisi konan vatandaşlarımızdan biri geçenlerde başörtülü bir kadına saldırdı ve bir anda akıl sağlığı düzeliverdi.

Kampanyalar başladı, nefretten, ötekileştirmeden söz edildi, kimilerine göre şımartılan laiklerin biti yine kanlanmıştı.

Biz hemen öğrenmiştik saldırgan kadının neredeyse her önüne çıkana dalaştığını. Bir sorunu vardı herhalde. Komşularını, esnafı, ev sahibini, sokakta selam vermeyeni, yan bakanı, düz gideni epey bir yıldırmıştı. Lakin bu sefer ne medya, ne emniyet, ne bir başkası uzmanlık gerektiren bir alana girmek istemiyor, psikiyatristlerden rol çalmıyordu!

Saldırgan ya da saldırganlar “normal” bir laik davranış sergilemişti, buna inanmamız isteniyordu.

Örtünen bir kadına saldırmak öncelikle bir suç. Dahası adalet, özgürlük, eşitlik gibi değerlerle birlikte anlam kazanan seküler dünya görüşü açısından normal bir davranış değil.

Nokta.

Peki aynı noktayı çocuk tecavüzlerine, kadın cinayetlerine mazeret uyduranların dünya görüşü için koyabiliyor muyuz?

Ya da soruyor muyuz bu kadar meczup “normal” mi diye?