O

Seçim yasağı var bugün, ne yazacağım? Bilmiyorum ki, ne yasak kapsamına giriyor, ne girmiyor? Asında biliyorum da, bilmesi gerekenler bilmediği için olay karışıyor. Yargı yargı olmayın… Pardon, yargıdan söz edemeyiz şu anda, adaletten filan da…

En iyisi spordan dem vurmak. Çocukluğumun tekerlemesidir, marifetmiş gibi yırtınırdık “ne sağcıyız ne solcu, futbolcuyuz futbolcu” diye. Risk yok. Örneğin tribünlerdeki yaratıcılıktan, coşkudan, öfkeden, hep bir ağızdan söylenen şarkılardan söz edebilirim.

Cık. Edemem. İşin içine renklerin kardeşliği, Haziran dostlukları, bu yıl yazılan bazı marşlar girer, olmaz. Yasaktır herhalde.

Eyvah eyvah. Müzikle ilgili de yazamayız bu durumda. Halkımızın hep birlikte şarkı söyleme alışkanlığının bu yıl nasıl da sıçrama kaydettiğini bile hatırlatamam. Örnek gerektirir, aklıma gelenler de uygun düşmez. İnsan sesinin ne kadar muhteşem olduğunu da yazamam. Bir süre… Yazarsam gerisini getiremem.

Gülmeye başlarım.

Mizah olabilir mi? Duvar yazılarından, dergi kapaklarından örnekler? Şaka şaka çok doğrudan olur. Avukatlardan fırça yerim durup dururken…

En iyisi dünyadan söz edeyim. Diplomasi, uluslararası gelişmeler, dış politika, dış işleri… Hmmm… Mayınlı sular. Her tarafta provokasyon, örtülü operasyon. Bana yaramaz. Girdim mi çıkamam. Hem dış işleri denince aklıma bu sıralar sınırlı sayıda isim geliyor dünyada. Kısır olur, sevimsiz olur.

Ne yazacağım dostlar ben?

Hah dostluk üzerine yazayım. Biliyor musunuz, benim zamanın sınavından geçer not alan, güzel dostluklarım var. Yalama etmeden, yıpratmadan, derinliği koruyarak bugüne getirdiğimiz. Dostlarımdan biri örneğin, İstanbul’da Bü…

Haydaaa, burada da tosladık. Değiştirelim hemen…

Ne yapacağım ben? At yarışlarından haz etmem, binicilikten anlamam, motor sporlarına hiç ilgim yoktur. Binicilik zarif spor aslında, asil. İşin ehliysen elbette. Yoksa düşme tehlikesi var. Yakından biliyoruz. Bildiğimiz için unutun gitsin, bu mecra da kapalı bize.

Yahu bu ne iştir, “gökyüzü bulutlu” diyen adama “sen bana kaz mı diyorsun” diye çıkışılmasına benzedi bu iş. Seçim yasağına saygım sonsuz, doğrusu da bu, insanlara havadan sudan söz etmeli, rahatlatmalı, gerilim azaltılmalı. Su deyince, aklıma geldi, önceki gün Ankara’yı sel almış, anlattılar kentin ne hale geldiğini…

Ama ben size anlatmayayım. Yanlış anlaşılır. Hem ağlamış durmuş adamcağız o kadar.

Yazamıyorum, görüyorsunuz işte. Osmanlı’dan, türbeden, imamdan, duadan, bedduadan, ayakkabı modasından, karton kutudan, füze teknolojisinden, acı biberden, deniz gözlüğünden, gemilerden söz edemiyorum. Korkuyorum, nereye varır diye… Matematik bile bugün bize haram, sıfır diyemedikten sonra!

Düşünün ki, özele girip babacığıma buradan mektup yazmama bile izin yok.

Çünkü…

Bana her şey onu hatırlatıyor!