Neden yalan söyleyelim?

İnsanlık sömürü denen illetten kurtulmalıdır.

Özgürlük, evet özgürlük olsun. İnanç özgürlüğü sağlansın, din de siyasal alanın tamamen dışına çıkarılsın. Hiçbir ulus bir öteki üzerinde tahakküm kurmasın. Emperyalist bağımlılık zincirleri parçalansın.

Bütün bunlar için ölümüne mücadele edelim.

Ama sömürü mekanizmalarına ilişmeyelim!

Neden?

Dokunan yanar mı? Daha zamanı gelmedi mi? O iş sonra mı?

Ne zaman?

Soruların üzerine sorularla yürümeli.

Hangi toplum, sermaye saltanat sürerken özgür olmuş? Hangi ülkede kapitalist sınıf dini kendi egemenliğinin sürmesi için bir araç olarak kullanmaktan vazgeçmiş? Hangi ülke kendi toplumunu eşitsizliklere talim ettirirken uluslararası alandaki eşitsizliklere kafa tutabilmiş?

Olmuyor, olamıyor.

İnsanlık nice kavgalar veriyor, zindanlara tıkılıyor, ölüyor, acı çekiyor… Başka şeyler değişsin ama sömürü değişmesin diye mi?

Bu böyle devam edebilir mi?

Zamanı gelince… Güzel! Hiç düşünüldü mü, ortaya çıkan bütün temel sorunların sömürü düzeni ile bir bağı var ve insanlar farkında ya da değil, bu düzenin sonuçlarına isyan ediyorlar. Bu isyanın güncel enerjisini yok etmeden, bazı şeyleri ertelemeden, o tarihsel bağı kurmaya çalışmak, daha açığı insanlığın enerjisini gerçek toplumsal kurtuluş yoluna sokmaya çalışmak neden yanlış olsun!

Asıl fırsatçılık, yalan söyleyerek kendini ve insanlığı kandırmaktır.

Kapitalizm koşullarında her şey yalandır hiçbir çözüm gerçek değildir.

Bağımsızlık, laiklik, cumhuriyet fikri, ulusların eşitliği… Bunlar büyük değer taşıyor, hem de çok. Ve tam da o nedenle yalan söyleyemeyiz.

İşsizlik varsa gericilik de olacak.

Paralı eğitim varsa ulusların eşitliği, halkların kardeşliği suya düşecek.

Artı-değer sömürüsü varsa, uluslararası tekellerin borusu ötecek.

Ötmesin!

İnsanlar aldatılmasın. İran’da aldatılmasın, Rusya’da aldatılmasın, Brezilya’da aldatılmasın, Hindistan’da aldatılmasın. Türkiye’de de aldatılmasın.

Öyle bir aldatmaca yürüyor ki! Mollalar geniş halk yığınlarını yoksulluğa, işsizliğe mahkum kılarken “ABD düşmanlığı”ndan medet umuyorlar. Rusya’da Putin, “ABD’yi dengeleyen lider” ayağına yıllardır berbat bir toplumsal sistemi çekilir kılıyor. Brezilya’da “sol” bir yönetim devasa tekellerin semirmesini, halkın sürünmesini meşrulaştırıyor. Her yerde böyle…

Türkiye’de ise bizzat burjuvazi denen alçak sınıfın başımıza bela ettiği AKP’ye karşı yükselen öfkeyi o sınıfa karşı da yönlendirmeye çalıştığımız için ya hayalcilikle ya da fırsatçılıkla itham ediliyoruz.

“Her şeyin zamanı var” yalanı insanlığın büyük tarejedisi sürsün diyedir.

“Bir anda her şey olmaz” gerekçesi ise hiçbir şeyin olmayacağının kabulüdür.

Bugün cumhuriyet için, laiklik için, bağımsızlık için ya da bir ulusun özgürlüğü için haklı olarak kaygı duyanlar, kendi enerjileri ya da niyetleri olmasa bile, sömürü düzenini ortadan kaldırma iradesine saygı göstermeli, bu iradeye dostça bakmalıdırlar.

Kendi savundukları değerler için de…