Ne vizyonu, kimse önünü görmüyor

Kemal Okuyan'ın "Ne vizyonu, kimse önünü görmüyor" başlıklı yazısı 11 Mayıs 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

2023, 2053, 2071… Vizyon sahibi siyaset erbabının ortaya attığı tarihler bunlar!

Ne düşündüğümüzü ayıp olur diye yazmayıp, hemen daha yakın geleceğe bakıyoruz. Bakıyoruz ama net hiçbir şey görmüyoruz!

Göreni de görmüyoruz. Gördüğünü söyleyeni ise ciddiye almıyoruz.

2014’te Türkiye’nin yedi yıllık geleceği belirlenecekmiş… Laf!

Türkiye’nin içine sürüklendiği kaos, bütün aktörleri uzun vadeli projeleri bir kenara bırakıp anı kurtarmaya dönük önlem almaya zorluyor.

Hükümetin süper, mega, dev projeleri ardı ardına açıklamasının, kanal projesinden girip havaalanıyla çıkmasının da “gelecek”le değil “bugün”le ilgisi kurulmalı. Ayakta kalmak için başka şansı yok AKP’nin. Bazı sektörlerde durma noktasına gelen ekonomiyi, geleceği harcayarak ayakta tutabilir ancak. Geleceği harcıyorsan, geleceğe doğru rahat rahat üfürebilirsin!

AKP, kendini en güçlü sandığı anda büyük bir açmazla karşı karşıya. 2011 sonrasında kendini ve yandaşlarını angaje ettiği yeni hamlelerin tamamında, zorluklar imkansızlığa doğru evrilmekte. “Hak ettiğinden fazlasını aldı” diyorduk AKP için, şimdi bunun farkına vardılar ve durdukları an düşeceklerini bildiklerinden, bugünkü tıkanmayı ne pahasına olursa olsun açmak için uğraşıyorlar.

Plan-program dahilinde yürümeyi bırakıp günü kurtarmaya çalışan bir özne, son derece enerjik bir davranış gösterebilir, gücünü tek bir noktaya yoğunlaştıracağı için siyasette daha büyük bir kuvveti harekete geçirebilir.

Ancak bu AKP için geçerli olamaz. Çünkü bugünkü siyasi iktidar, ekonomik ve siyasal rantın belli bir hiyerarşik düzen içinde dağıtıldığı bir bloktur ve bu dağıtım işlemi aynı zamanda siyasetin odağında da bir dağılmayı zorunlu hale getirmiştir.

Erdoğan ve arkadaşlarının hiç boşluk bırakmadan, bütün alanlara müdahale etmesi, hemen her başlıkta mühendisliğe soyunması, onların karşıdevrimci misyonlarının yanı sıra, iktidarlarını borçlu oldukları iç ve dış güçlerin taleplerine yanıt verme telaşının kaçınılmaz sonucuydu. Adım adım değil, topyekün saldırı, AKP’de cisimleşen koalisyonu tatmin için de gerekliydi anlayacağınız.

Hedef daraltarak devam etmeye kalktığı anda, kendi de daralacak bir partiden söz ediyoruz.

“Erdoğan’ın artık tek derdi başkan olmak…” Olabilir. Ama olamaz! Yalnızca bu hedefe kilitlenen bir AKP, yerlerde sürünür!

“Erdoğan’ın terk derdi Esad’ın düşmesi…” Böyledir. Ama fena halde tehlikelidir. Esad düşmez, Erdoğan düşer! Sadece Suriye gazıyla AKP yola devam edemez, ettirmezler.

Erdoğan anayasa yapamıyor, anayasadan vazgeçemiyor Esad’ı indiremiyor, Suriye’de geri adım atamıyor başkanlığı istiyor, başkan olamıyor daha fazla dinselleşme istiyor, seküler direnci tamamen kıramıyor Cemaat’ten kurtulmak istiyor, Cemaatsiz duramıyor.

İlginç bir döneme giriyoruz. Açık ki, AKP tıkanmayı açacak enerjiyi “barış süreci”nden elde etmeyi düşünüyor. Ancak bazı planlarından vazgeçmezse, bu süreç de elinde patlayacak vazgeçerse, eğik düzlemde kaymaya başlayacak...