Mısır

Mısır’da her şey öngörüldüğü gibi…

ABD emperyalizmi hiçbir projesinin dikiş tutmadığını anladı, en becerikli olduğu şeye, “kaos yönetimi”ne bel bağlıyor. Kaosa hâkim olacak başka güç olmamasına güvenerek…

Hükümetten düşürülen Müslüman Kardeşler de, bizim AKP’nin desteği ile, kaosa yatırım yapıyor. ABD ile temas halinde mi, kendisi için tek çıkış yolunu burada görerek mi, bilinmez. Ama şu bilinir: Bir gözleri hep Beyaz Saray’dadır. Oraya oynamaya alışmışlardır. “Düşman” ilan edip, “düşman” ilan edildiklerinde bile…

Müslüman Kardeşler silah kullanıyor kamu binalarını, kiliseleri ateşe veriyor polis karakollarını basıyor. Karşıt görüşteki sivillere saldırıp onları sindiriyor. Ölü sayısını abartıyor, her konuda yalan söylüyor. Özetle, mücadelesinde sınır tanımıyor.

Peki darbeci generaller ne yapıyor?

“Devrim” demişlerdi de, eleştirmiş, devrim kavramını ikide bir kirletmeyin diye uyarmıştık.

Darbeci generaller Amerikancı. Daha doğrusu, onlar da Amerikancı. Darbeci generaller piyasacı, tıpkı Müslüman Kardeşler gibi. İslamcı değiller ama gerektiğinde dini istismar etmeye hazırlar. Tıpkı bizim 12 Eylül generalleri gibi.

Mısırlı darbeci generallere devrimci denmişti!

Devrim, halkın iktidarıdır. Lafta değil. Devrim, sırtını halka dayar. Gerektiğinde devrimi halkla korur. Halkı silahlandırır.

Mısır’da darbeci generaller halktan ölesiye korkar. Müslüman Kardeşlerin yolunu kesmek için çaresizce darbeyi destekleyen milyonların yönetim işlerine el atmasından korkar. Halkın daha fazlasını istemesinden, emeğin ayağa kalkmasından korkar. “Bana bırakın” der, “düzeni ben sağlarım”!
Neyle sağlayacak düzeni? Polisle.

Hangi polisle? Mübarek ve Mursi döneminin polisiyle.

Neye güvenecek? Askere.

Hangi askere? Mübarek’in yapılandırdığı, Mursi’nin azıcık da olsa el attığı askere.

Mısır’da darbeye devrim diyenlere göre şu anda devrimle karşı-devrim çatışıyor olmalı! Hayalin böylesi...

Müslüman Kardeşler denen gerici projeye bundan daha büyük destek olmazdı. Halk düşmanı bir güç, Müslüman Kardeşler’in yolunu kesti kesmesine ama belki de onu daha da güçlendirecek, daha da palazlandıracak.

Ne kadar tanıdık değil mi?

Tanıdık ve yeter artık!