Mini etek

Haklı olarak herkes çok öfkeli. Bir cinayet kendi başına yeterlidir kızgınlık için. Özgecan örneğinde üstüne en az onun kadar öfkelendirici bir suçla birleşmiş, tecavüz girişiminin ardından gelmiş. Sonrasını yazmıyorum, adamın yaptıkları da, soğukkanlılığı da dehşet verici.

İlk kez olmadı, ne yazık ki son kez de olmayacak.

Burada kapitalizm toplumu sakatlıyor analizlerine girmeyeceğim. Sakatlıyor elbette, her açıdan. Kapitalizmden kurtulsak tecavüzcülerden hemen kurtulmayacağız belki ama onların azalmasını sağlayacağız, onları yaratan nedenleri ortadan kaldıracağız ve zaman içinde bu bir kangren olmaktan çıkacak. Tersini, bunu beceremeyeceğimizi söylesek, insandan umudu kesmişiz demektir.

Üzerinde durmak istediğim, tecavüz denen korkaklığı neyin cesaretlendirdiği…

“Mini etek giymeseydi” kodlaması da büyük tepki çekti doğal olarak. Ama ne yazık ki pek az kişi “mini etek giymeseydi” zırvalığının nasıl bu kadar yaygın bir kabul gördüğünü kurcaladı.

Bu soru gündeme gelmiyor çünkü kılık-kıyafet konusu, başka birçok başlıkta olduğu gibi karşılığı olmayan ve her durumda eşitlik-özgürlük mücadelesine zarar veren saçma bir demokrat tutumun içine sıkıştırıldı. “Türbana karışma, mini eteğine de karışılmasın…”

Halbuki mesele bu değildi. Türbanla ilgili yılar önce başlayan kampanya keşke, insanların istediklerini giyebilmelerini hedefleseydi. O zaman bunu kafaya takmak, bununa uğraşmak saçma bir hâl alırdı.

Gerçekte türbana özgürlük kampanyasını tek amacı insanların özgürlüklerini kısıtlayan bir düşünce sisteminin mevzi elde etmesiydi. Türban giyenlerin toplumsal yaşantıdan dışlandığı tezi, toplumsal yaşantının dinsel kurallar tarafından düzenlenme isteği için gündemde tutuldu.

“Demokratlar” anlamadılar, anlamak istemediler ve sonuçta bu noktaya geldik.

Örtünme özgürlüğünün, örtünmeye zorlamak olduğunu anlatmıştık zamanında. Oradan geldik, 6 yaş, 9 yaş tartışmalarına… Bu yaşlardaki çocukların özgürlüğünü neye göre belirleyeceğiz? Hadi çıksın bu demokratlar “insanların çocuklarını nasıl yetiştirecekleri konusu da bir özgürlük alanıdır” desin. Sonrası çok açık. “Örtünmelisin”le, kız çocuklarının “açılırsan…”la başlayan tehditlerle büyüdüğü bir toplumda tecavüz elbette mini etekle meşrulaşır!

Evet tecavüzün mini etekle bir alakası yok. Ne demişler, “damacanın mini eteği yoktu”… Doğru. Ancak tecavüzün meşrulaşmasının mini etek, daha doğrusu “uygun olmayan kıyafet”le yakından ilgisi var.

Türbana özgürlük, arkasında dinsel bir ideoloji olduğu için, “günah”a da işaret eden bir kampanyaydı. “Gerçek Müslüman bunu yapmaz” açıklamasını tartışacak değilim, tartışılması yanlış. Sorun bu değil. Sorun bu toplumda nüfusun yarısına yakın bir bölümünün kadınların taciz ya da tecavüze davetiye çıkardığını düşünmesi, bu düşüncenin de normal sayılmasıdır. Bunların çok büyük bölümü tecavüze, cinayete tepkilidir samimi biçimde ama zihinlerinde kocaman bir “AMA” durmaktadır.

Tıpkı başka başlıklarda olduğu gibi… Ama yalnız dolaşmamalı, ama gece sokağa çıkmamalı, ama öyle de giyinmemeli…

Bu yaklaşım da hep vardı. Şimdi ise alabildiğine meşru. Çünkü son yıllarda yeni normlar var toplum için.

Meşruiyet siyasette de, toplumsal yaşamda da yasalardan daha önemlidir.

Tecavüz bu toplumda suçtur, kadınları öldürmek de.

Ancak tecavüz de kadınları öldürmek de, büyük oranda meşrulaştırılmış durumdadır. Asıl tehlikeli olan budur.

Nihat Doğan örneğin çok tepki çekti, beş kuruşluk değeri olmayanlar bile Doğan’a laf sokarak itibar kazandılar. Neden? Mini etekle tecavüz arasında bağlantı kurdu diktatörün popüler sanatçısı!

Ona küfretmek kolay.

Toplumun yarısını ne yapacaksınız? Halkın tercihlerine saygı!

Hadi bakalım.