Milliyetçilik yordu azıcık açılım mı şey etsek…

Bir süredir konuşulan oldu ve Erdoğan Bahçeli’ye “kenarda dinlen” dedi. Konuşulan, Erdoğan’ın ABD ile ilişkileri düzeltmek için türlü hesaplar yaparken, hem azıcık “özgürlükçü” takılacağı hem de Kürt sorununda sadece “terörle mücadele”nin dilini kullanmaktan vazgeçeceğiydi.

Ant tartışması bu açıdan Erdoğan’a istediği fırsatı verdi. Grup toplantısında MHP ile polemik yaparken “Türkçülük yaparsanız, Kürt vatandaşlarımızın da Kürtçülük yapma hakkı doğar” diyerek bir fasılayı daha kapattı. Ve ne ilginçtir aynı gün HDP’den hükümete “masaya oturalım” çağrısı geldi.

Masaya otururlar, oturmazlar, bu yanıtını kısa sürede alabileceğimiz bir şey değil. Bildiğimiz o sofralardan, hayırlı bir şey çıkmayacağıdır.

Ancak yerel seçimler öncesinde MHP ile ittifakın bozulmasına ant meselesinin bahane edilmesinin bir dizi nedeni olduğunu söyleyebiliriz.

Her şeyden önce semboller için verilen mücadele, bir sürecin başlangıcında, henüz daha yol alınmamışken değer taşır. Adı üzerinde “sembol”, kendisinden daha çok temsil ettikleriyle önem kazanır. Eğer bugün tartışılan ant, AKP öncesi Türkiye’yi temsil ediyorsa, zaten korunaksızdır, anlamını yitirmiştir. AKP’nin yıkıcı misyonu onun arkasını boşaltmıştır. Kaldı ki, bugün siyasi iktidara karşı mücadelede ille sembollere yaslanılacaksa, tartışılan andın topluma enerji vermesi de olanaksızdır. AKP bunu biliyor ve muhalefeti “ant kırmızı çizgimizdir” noktasına getirmeye çabalıyor.

Böylece utangaç adımlarla dolaylı bir ittifak için temaslara başlayan CHP ile HDP’ye daha hemen işin başında “benimle dans edemezsiniz” demiş oluyor, muhalefet cephesinin arasına antla giriyor.

Evet, yıllardır söylüyoruz Erdoğan ittifak bozma meraklısıdır ve bunu iyi becermekte, kendisine karşı gelişen yakınlaşmaları ya boşa düşürmekte ya da zayıflatmaktadır. Ant hamlesinin zamanlaması bu açıdan anlamlıdır ve “beni yok sayarak bu ülkeyi yönetemezsin” demekte olan HDP’yi illa ki etkilemiştir. Herkesin gönlünde bir Erdoğan yatıyor! 

O iyi, danışmanları kötü; Ergenekoncular onu rehin aldı; bizim çizgimize geldi, vatan savunması yapıyor; Erdoğan kandırılıyor…

Daha önce de söyledim, Erdoğan artık bu ülkede hem iktidar hem muhalefettir ve bunu Meclis’teki muhalefete borçludur.

Ancak MHP ile ittifakın bozulmasının başka nedenleri de var. Erdoğan ABD ve Almanya ile ilişkileri hızla düzeltmek istiyor. Bu devletlerle itiş kakışta çok fazla tribüne oynadı, doğal olarak gündemde hep fazla yer işgal etti. Dünyanın neresine giderseniz gidin bir Erdoğan algısı var ve bu algıyla uğraşmaya memleketin yarısını savcı yapsa yetemez. Neredeyse bütün gazete ve dergilere kapak olan bir siyasetçiden söz ediyoruz. 

Öte yandan bu gazete ve dergiler de (hepsi olmasa da çoğunluğu ve özellikle en büyükleri) arkalarındaki güçlerin çıkarları doğrultusunda düdük öttürdüklerinden yarın Erdoğan övgüsüne başlayabilirler. Nasıl Putin’in etkili ve başarılı yayını Sputnik yıllarca “savaş suçlusu” diye itham ettikten sonra şimdi “asrın lideri” diye kutsuyorsa Reis’i, bunu batı basını da yapabilir pekala.

Ama biraz malzeme gerek. ABD ve Almanya’da iktidarlar Erdoğan’la sürmekte olan zorlu pazarlıklarda bir noktaya gelirken, azıcık değişik bir Erdoğan portresine ihtiyaç duyacaklar.

Bundan kolayı ne ki!

11 Kasım’da Paris’te bir araya gelecekler. Erdoğan bu yolculuğa “Suudiler zalim, biz özgürlükçüyüz” diyerek, MHP yükünü boşaltarak, “Kürt kardeşlerim”e dönerek çıkacak. E zaten papaz da evine döndü! Bir süredir kendi içinde tutarlı bir stratejiyle hareket ediyorlar.

ABD ve Almanya’ya karşı tuttukları kozları, onlar elde patlamadan kullanmak için en uygun zamanın geldiğini düşünüyorlar.

Üstüne, bu çabalarının yerel seçimlerde oya da yansıyacağından eminler.

Elbette aşırı hassaslaşmış dengeler, karmaşık uluslararası ilişkiler izin verirse… Vermezse, manevra yapmaktan kolay ne var!

Nasılsa mazruf aynı, zarfı değiştir dur.

Evet, sevgili okur, ısrarla diyoruz ki…

Bu düzen değişmeli, maskeler değil!