Leb demeden leblebi...

İnsanlar neden kızgın?

Parkları yıkıp alışveriş merkezi yapıyorlar diye…

Peki her şeyi sermayeye yontan taşı, toprağı, çiçeği, suyu, havayı rant kapısı olarak değerlendiren bir düzende yeşil alanları, kamusal mekanları korumak, kentleri toplumun çıkarları doğrultusunda planlamak mümkün mü?

Değil!

* * *

İnsanlar neden öfkeli?

Yaşam tarzlarına müdahale edilmesinden, bir diktatör bozuntusunun her şeye karışmasından, toplumsal yaşamın ve siyasetin dinselleştirilmesinden bıktılar da ondan…

Peki insanların yaşam tarzına müdahale edilmesi ile 12 Eylül’den sonra toplumun sistematik bir biçimde gericileştirilmesi arasında bir bağ yok mu? Var! Bu gericileşme sayesinde emekçi halkın kontrol altına tutulması en çok patron tayfasını sevindirmedi mi? Sevindirdi! Toplumsal yaşamı disiplin altına almayı hakkını aramayan bir toplum yaratmak için istemiyorlar mı? İstiyorlar! Bu düzende özgürlük ve gerçek bir laik sistem mümkün mü?

Değil!

* * *

İnsanlar neden toplu halde birine küfrediyor?

Adalet yok, hukuk yok diye…

Peki adalet ve hukuk en fazla kamu işletmeleri yağmalanırken bütün toplumun malı olan fabrikalar yok pahasına özel şahıslara satılırken ormanlar, kıyılar, akarsular yerli ve yabancı şirketlere devredilirken taşeronluk kural haline getirilirken ihaleler yandaş holdinglere kaynak aktarma bahanesi olarak kullanılırken ortadan kaldırılmadı mı? Kaldırıldı. Sömürü çarkı dönerken toplumun adaletle tanışması, hukuğun adaleti temsil etmesi mümkün mü?

Değil!

* * *

İnsanlar neden sabaha kadar sokaklarda yürüyor?

Başkalarına boyun eğmek, ABD ve diğer emperyalist ülkelerin çıkarlarına hizmet etmek istemediklerinden…

Peki uluslararası tekellerle halvet halindeki bir ekonomiyle, NATO üyeliğiyle, Avrupa Birliği kapılarında yalvarmakla bağımsız bir ülke olmak bağdaşır mı? Bağdaşmaz. Bağımlılığın kaynağında bugünkü ekonomik sistem yok mu? Var. Bugünkü ekonomik sistemden beslenen kapitalist sınıftan kurtulmadan bağımlılık ilişkisinden kurtulmak mümkün mü?

Değil!

* * *

İnsanlar neden kararlı bir biçimde direniyor?

Kaz gibi yolunmak istemediklerinden vergi zammı, ceza zammı, değerli kağıt zammı, muayene zammı, harç zammı, su zammı, gaz zammı, elektrik zammı, zam zammı derken tırlatma noktasına geldiklerinden…

Peki üretmeyen, hababam sermaye sınıfına kaynak aktarılan bir sistemde iktidar gemiyi nasıl yürütecek? Halktan türlü yöntemlerle para toplayarak! Özel sektörün toplumun sırtına bindiği bir düzende zamsız bir yaşam mümkün mü?

Değil!

* * *

Daha sömürüden, artı-değer denen büyük hırsızlıktan söz etmedim bile.

Gerek de yok!

AKP kapitalizmin Türkiye’ye, hatta dünyaya büyük kazığıdır.

Sonlanması için de, son olması için de uğraşıyoruz.
* * *
Duyamadım? “Sosyalizmin sırası değil mi” dediniz?

Ama ben “sosyalizm” filan dememiştim henüz!

Öyle mi anlaşılıyor?

Kusura bakmayın, sizi üzmek istememiştim!