Kuralsız oyunda halk ne yapacak?

Erdoğan ve ekibi, hem hukuken hem kültürel nedenlerle hiçbir meşruiyeti olmayan yıkım kararına karşı Gezi Parkı’nı savunanlara şiddet uygulamış, kural filan tanımadığını ilan etmişti.

Zor oyunu bozmuştu. Halk, “istediğimi yaparım” diyen diktatörü “kurallar değiştiyse, ben de kendi kurallarımı koyarım”la yantladı, milyon milyon sokağa döküldü.

Ortada ne bir suç unsuru vardı ne de suçlu. Halk, kuralı dikatörün hiç hazır olmadığı bir biçimde değiştirmişti: Polis terörüne karşı kitlesellik, yaratıcılık, cesaret, akıl ve dayanışma! Bunların hepsi birden devreye sokulunca kuralsız vuran iktidarın her hamlesi kendine zarar vermeye başladı. Zor oyunu bozdu, diktatörün kuralsız zorbalığına, halk eylem ve gösteri meşruiyetini alabildiğine genişleterek karşılık verdi. Halk mevcut siyasete, yasalara, anayasaya, babayasaya sığmadı!

Diktatör önceleri “bende de kitle var” palavrasıyla göğüslemeye çalıştı bu büyük meydan okumayı. Yaratıcılıktan, akıldan dem vuracak değildi ya. Dayanışmadan anladığıysa, bakanlarını havaalanında yan yana dizip, kendisini karşılatmak, korkuyu yatıştırmaktı.

Lakin hakkını yemeyelim, kararlıydı sonuna kadar… Kural tanımayacaktı!

Kitlesi olmadığını anladığında sokağa “öl desin ölelim, dağıt desin dağıtalım” güruhunu saldı. Polis korkusunu aşan halkın “biz hiç ama hiç kural tanımayız” diyen bu “sivil”lerden tırsacağını düşündü. Sopa olmadı bıçak çekildi, bıçak işe yaramadı satır peydahlandı, satır yetmedi pala çıktı, pala faş oldu kurşun sıkıldı. Diktatör “kural tanımam, polis yetmiyorsa, jandarma, o da olmadı sivil yandaşları salarım sokağa” diyordu.

Bitmedi, artık polise bağlanmış yargıdan, tuhaf gerekçelerle tutuklama kararı çıkmaya başladı. Diktatörü kollamak ve korumak için “eylemlere sürekli katılım” türünden saçmalıkları iddianamelere sokar, bayrak satanları tutuklar, meslek örgütü yöneticilerinin evlerine kapı kırarak girer noktaya geldiler. Yurttaşların kafasına nişan alarak kapsül fırlatıp göz çıkaran polis “masum”, kendini korumak için baret, kask takan ise “suçlu”ydu.

Özetle diktatör diyordu ki, “kural, mural yok”!

Bu durumda… Tamamen kuralsızlaştırılan bir oyunu halk nasıl oynayacak?

Bu soruya tüm zaman ve koşullarda geçerli tek bir yanıt verilemez.

Ancak bugün için Türkiye’de diktatörü çaresizleştiren “kitlesellik, yaratıcılık, cesaret, akıl ve dayanışma” formülünde sonuna kadar ısrar edilmeli. Bu formülü bozan her tür yaklaşımdan uzak durulmalı, özellikle kitleselliği gözetmeyen çıkışlardan sakınmalı.

Kuralsız vuran diktatörün kendi kendine hasar vermeye devam etmesi sağlanmalı. Çünkü satırlar, palalar, abuk subuk tutuklamalar kimilerinin iddia ettiği gibi ülkenin imajını değil, diktatörün fiyakasını bozuyor.

Direnilecek… Diktatör karşı hamle yapamaz hale gelinceye kadar direnilecek… Hep mağduru, mazlumu oynuyordu, bu defa kendi kazıp düştüğü kuyuda debelensin.