Kimliklere takılınca…

“Suriye Devlet Başkanı Esad’ı kimyasal silahların tasfiyesi konusunda kim ikna etti” diye sorarak, Nobel Barış Ödülü’nün Putin’e verilmemesine içerlemiş. Kim mi?

Sovyetler Birliği’nin en ünlü şarkıcılarından, şimdinin Rusya Parlamentosu üyesi Yosif Kabzon. Müziğe meraklı olan tanıyabilir, tanımıyorsa dinleyebilir ama konumuz başka.

Konumuz, kimlik siyasetinin, etnik temeller üzerinde siyaset yapmanın nelere yol açtığı…

Yosif Kabzon, 1960’larda önemli Sovyet bestecilerinin politik şarkılarıyla popüler oldu, sayısız albüm kaydetti, hemen her konserin en aranan solisti oldu. Ödüller kazandı. Komünist parti üyesiydi. Bir de Yahudiydi, birçok Sovyet sanatçısı gibi…

Bir konserde İbranice şarkı söyleyince partiden ihraç edildi, aptalca bir kararla. Neymiş, dinleyiciler arasındaki Arap delegasyon rahatsız olmuşmuş! Söylediği şarkılar da devrimci eserler, yine Yahudi bestecilerin yarattığı… Al sana ilk saçmalık. Arapça söyleyince devrimci, İbranice söyleyince “yıkıcı”!

Sonra bu düzeltildi, düzeltilmek zorunda kalındı, Kabzon, çok ama çok seviliyordu. Devam etti “devlet sanatçısı” olmaya… Sovyetler yıkıldığında yumuşak geçiş yaptı. Önce Rusya Federasyonu Komünist Partisi’ne yanaştı. Rusya ile İsrail arasındaki ilişkilerin gelişmesine kendi cephesinden katkı koydu. Rus kimliği ile Yahudi kimliğini ortaklaştıran melez bir milliyetçi profil sergiledi, sosyalizmi filan tamamen bir kenara koydu. Yeniden Meclis’e seçildi. Şimdilerde Rus Devlet Başkanı’nın avukatlığını yapıyor, “Nobel Putin’in hakkıydı” diye demeçler veriyor. Bu da şarkıcının saçmalaması…

Komünist mi, milliyetçi mi, kimilerinin iddia ettiği gibi siyonist mi, yoksa ABD hükümetinin yıllarca ülkeye sokmama gerekçisinde olduğu gibi mafyöz biri mi?

Etnik politika, karşıtını yaratmaz mı?

Yine Sovyet döneminin bir başka önemli ismi Albert Makaşov, şarkıcı değil, generaldi, 1993 yılında Yeltsin’le yaşanan parlamento krizinde Meclis’i savunan birlikleri yönettikten sonra “Sovyet düzenini yeniden tesis etmek” için başlayan ayaklanmanın askeri sorumluluğunu üstlendi. Sağı solu bastı, Yeltsin’in korkulu rüyasıydı, tutuklandı, sonra kamuoyu baskısıyla çıktı, Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nden Meclis’e girdi. Sovyetlerin başına gelenin sorumlusunun Yahudiler olduğunu keşfetti! Her taşın altına Yahudi aramaya başladı, insanların soy kütüklerini deşifre ediyordu fırsat buldukça. Yahudilerin peşinde koşarken sosyalizmi unuttu, milliyetçi bir adam oldu, Putin’in yeterince milliyetçi olmadığını söyleyerek.

Akıl fikir versin, hepsine!

Rusya koca ülke, etnik siyaset bir başladı mı, asırlar sürer bunun etkisi, Müslümanlar cihata çağırır, Yahudiler gizli gizli örgütlenir, dünün Marksisti Ortodoks kilisesini “Rusluk elden gidiyor” diye ayağa kaldırmaya çalışır, garibim her ırktan emekçi de bir steplere, bir de bu tepişmeye bakıp “hey gidi eski günler hey” diye iç çeker!

Birilerinin “yeter” dediği ve diyeceği o tarihsel ana, Ekim’e kadar…