Kenan Evren, kalk bize lâzımsın

Türk Dil Kurumu Başkanı Mustafa S. Kaçalin konuşmuş. TDK sözlüğündeki darbe ve çapulcu maddelerinde Haziran Direnişi sonrasında değişiklik yapıldığı iddialarına yanıt vermiş.

Koskoca profesör, “yok öyle şey” diyorsa doğrudur, herhalde birileri yine kuru iftira atmıştır. Kesin konuşamıyorsam, darbe ya da çapulcu sözcüklerinin anlamına TDK sözlüğünden bakmak hiç aklıma gelmediğinden… İşin aslı, TDK sözlüğüne hiçbir biçimde bakmıyorum.

Hataymış, bakmak gerekiyormuş!

Hatta bundan sonra siyasetle azıcık ilgiliyseniz, benden size tavsiye, yanınızda TDK sözlüğü taşıyın, sırt çantanızda gaz maskesi ve baretin yanına yerleştirin.

Abartmıyorum, avukat kadar önemli…

O kıt Türkçenizle “yasal haklarınızı” kullandığınızı sanabilirsiniz ama kara kaplı kitapta öyle yazmayabilir! “Kıt” diyorum, çünkü TDK kendini aşmış, büyük bir atılım yapmış, biz geride kalmışız.

Düşünün, sabahın köründe eviniz basıldı, bilgisayarınıza, kitaplarınıza el kondu. Emniyet’te neyle suçlandığınızı anlamadınız, savcı tuttu “neden darbecisiniz” diye sordu. “Ne münasebet” diye yanıtladınız büyük bir özgüvenle. Sonra hâkim karşısına çıkarıldınız ve “suçlamayı reddediyorum” dediniz kısaca.

Sonra…

“Yaz kızım, sanık demokratik yollarla hükümeti istifaya davet etmek suretiyle darbeye tam teşebbüs…”

Avukatlarınız itiraz eder, hâkim anlayışlıdır, dinler ve “bakın” der… “Bakın, TDK sözlüğü darbeyi nasıl tanımlamış:

“Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi 
devirme işi…”

“Oha” derseniz suç olur, maddeyi yazanların alkol muayenesine yollanmasını talep etmeyi düşünürsünüz, sonra “bunlar iyi vatandaş, alkolle ne alakaları olabilir ki” diye ayılıp vazgeçersiniz. “Türkçem zayıf, darbe ne demek bilmiyordum” diye savunsanız kendinizi hem onur kırıcı hem de işe yaramaz.

Nihayetinde yiğitliğe pislik bulaşmasın der ve “evet ben hükümeti istifaya çağırarak darbecilik yaptım” itirafında bulunursunuz.

TDK sözlüğünü ciddiye almamanın sonunu gördünüz mü!

“Demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirmek…” Olay bu işte! Darbenin hası, kralı meğer “hükümet istifa” demekmiş!

Anlayacağınız birileri sözlük hazırlarken mıçmış (Dışkıyı vücuttan dışarı atmak bozmak, berbat etmek. Bakınız sırt çantasında bulundurulması gereken nesne), bizim payımıza darbecilik düşmüş.

Şimdi nasıl olacak?

Varsayalım ki, “hükümeti istifaya davet etme”nin darbecilik olduğunu düşünen savcılar, hatta hâkimler gerçekten var bu memlekette. Kendimizi nasıl savunacağız? Elimize başka sözlükleri alıp “bakın burada ne yazıyor” diye yırtmaya mı çalışacağız, yoksa bilirkişi mi isteyeceğiz?

Bu işi en iyi bilen kimdir acaba…

Evren olabilir mi?

1991’de Sovyetler Birliği yıkılırken bir grup bürokrat saçmasapan, umutsuz bir girişimde bulunmuştu da bizim faşistin ağrına gitmişti hani… Ve “böyle darbe mi olur” diye çıkışmıştı küçümseyerek.

Evet, evet en iyisi bu. Söyleyin bay general, “böyle darbe mi olur”?