Kemal Kılıçdaroğlu’nun suni gündemi

Kemal Okuyan'ın "Kemal Kılıçdaroğlu'nun suni gündemi" başlıklı köşe yazısı 25 Kasım 2012 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Önce Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ tekke ve zaviyelerin yeniden açılabileceğini söyledi. Birileri tepki gösterdi. Ardından Bozdağ alışılageldiği üzere “bu konuyla ilgili henüz bir çalışma yok, ben yalnızca bazı gerçeklere dikkat çektim” deyiverdi. Sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye’nin gündeminde böyle şeyler yok, bunlar suni gündem” açıklaması geldi. Noktayı, en uzak saydığı siyasetçinin dahi ağzından işine gelen bir laf çıktığında fırsatı kaçırmayıp onu manşete çeken Zaman gazetesi koydu. Kılıçdaroğlu’nun suni gündem saptaması gazetenin hoşuna gitmişti.

Bilindiği gibi bu gazete geçmişte sokaktan geçenden “laiklik tehdit altında değil” diye demeç alıp parlatıyordu. Şimdi de merak edecek bir şey olmadığını, AKP’nin kimsenin yaşam tarzına karışmadığını, siyaset ile din işlerinin güzel güzel kendi yollarından gittiğini söyleyen herkese sayfaları açık. Kılıçdaroğlu bu açıdan büyük lokma. Elbette iyi değerlendireceklerdi.

Peki Kılıçdaroğlu neden böyle konuşuyor? Tekke ve zaviyelerin açılmasına ilişkin söylemi gündem saptırma girişimi olarak görmesi için Türkiye’de siyasal ve toplumsal yaşamın sistematik bir biçimde dinselleştirilmediğini düşünmesi gerek. Genel Başkanlığının ilk aylarında “Türkiye’de laiklik tehlikede değil” demişti gerçi, ama CHP bir süredir çok şey söyleyen ve çoğunlukla da birbirinden farklı şeyler söyleyen bir parti olduğundan bunu veri almayabiliriz. Kılıçdaroğlu dahil olmak üzere, üst düzey birçok CHP’li, yeri geldiğinde AKP’yi laikliğe ters uygulamaları nedeniyle eleştirdi de...

Ancak belli ki, Kemal Kılıçdaroğlu, göreve gelirken karar verdiği ya da bir yerlerde kararlaştırılan doğrultuda davranmaya devam ediyor. AKP ile “din”le ilgili hiçbir konuda karşı karşıya gelmek istemiyor. Bunun toplumun değer yargılarına ters düşmek anlamına geleceği söylenmiş bir kere... Baykal dönemi CHP’sinin başarısızlığı da “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganında somutlanan elitist zihniyete bağlanmıyor muydu?

Bir boyutuyla CHP’nin kendi iç meselesi. Beni ilgilendirense, neyin suni gündem olup olmadığı...

Türkiye solunda bu konu geçmişte de çok tartışıldı. Herkesin öne çıkardığı, kendini ona göre kurduğu bir gündem olurdu ve bunun dışındaki hemen her gelişme “gündem saptırması” olarak mahkum edilirdi. Nasıl olduğunu anlamak için gerilere gitmeyelim de bugüne bakalım. Örneğin Erdoğan’ın son günlerde ardı ardına yaptığı Irak’la ilişkileri geren açıklamalara da “suni gündem” diyebilirsiniz. Nasıl mı? AKP Gazze meselesinde inisiyatifi Mısır’a kaptırdığı için dış politikada konu değiştirme ihtiyacı duyup, ilgiyi Filistin’den Irak’a çekmek istemiş olamaz mı? Aynı mantıkla başkanlıkla ilgili çıkışları açlık grevlerini unutturmak için bir manevra olarak görülebilir. Kürt sorunu emeğe dönük saldırıları perdeler kimine göre. Kimine göreyse Kürt sorunuyla ilgili olmayan her başlık gündemi saptırma girişimidir.

Bu işin sonu yoktur ve bana göre saçmadır. Bu ülkenin siyasal, ekonomik ve kültürel dengelerini değiştiren hiçbir şey suni olamaz.

Tekke ve zaviyelerin açılması ile ilgili tartışmaları ancak iktidar partisi suni bulabilir, o da şu koşulda. Başbakan çıkıp der ki, “boşuna tartışıyorsunuz, bizim böyle bir niyetimiz yok”!

Kendisine inanan çıkar, çıkmaz ama en azından böyle bir açıklamanın bir mantığı olur. Bir muhalefet partisinin, eğitim sistemi baştan aşağıya gericileştirilmişken çıkıp “tekke ve zaviyelerin açılması suni gündemdir” demesi ise başka bir şeye işaret eder: Biz bu işi yedik, sindirdik, sağlık olsun.

Ben de diyorum ki, Türkiye bu işi sindiremez, sindirmeyecek de...

Hep söyledim, bu başlıkta havlu atan her başlıkta yenilir. Amerikancılık, piyasacılık ve gericilik bir bütündür ve AKP bu bütünlüğü gözeterek on yıldır iktidardadır. Kılıçdaroğlu’nun piyasacılık ve Amerikancılık konusunda sözü çok olsa anlayacağım. Ancak hükümet partisi ile yegane “fark”ı suni gündem filan diyerek ortadan kaldırması ilginç bir siyasi strateji...

Sosyalist solda da aynı stratejiyle hareket edenleri gördükçe gerçekten şaşırıyorum. Yaşamın her alanı dinselleştirilecek ve sol buna gözünü kapatacak! Neden? Çünkü bu AKP’nin en güçlü olduğu alan. Ben de iddia ediyorum ki, bu kocaman bir yalan!