Jaguar mı istersiniz Tata mı?

Bilenler elbette vardır ama Tata’nın kedigillerden bir hayvan olabileceğini ve benim iki yırtıcı hayvan arasındaki dostluğu anlatan bir yazı hazırladığımı düşünenler de çıkabilir.

Sonuçta bir “yırtıcılık” var anlatacaklarımda ama doğada değil de insanın insana yaptıklarında…

Jaguar İngilizlerin Rolls Royce ile birlikte medarı iftiharı olmuş prestijli bir otomobil markası. Adını yırtıcı kediden alan bu lüks otomobil bir zamanlar Türkiye siyasetinde Turgut Özal’ı protesto etmek amacıyla kurulan bir siyasi partinin amblemi olmuş ve Jaguar davulu delip geçmişti!

Jaguar bir statü sembolüydü, sonradan görmeliği değil, daha rafine bir zenginliği temsil ediyordu. Dediğim gibi İngiltere’nin övündüğü ürünlerden biriydi.

Gelelim Tata’ya… Tata metal işkolunda devasa yatırımları olan Hindistan merkezli bir tekel. Otomotiv sektöründe de faaliyet gösteriyor ve grubun adını taşıyan Tata marka arabalar özellikle Hindistan iç pazarında ciddi rakamlarda alıcıya ulaşıyor. Sadece bir örnek, geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye’de toplam 35 bin binek oto satılmış. Aynı ay Tata’nın tek başına 36 bin otomobil satışı gerçekleştirmiş. Kuşkusuz Hindistan büyük bir pazar ve bu rakamlar bir açıdan normal.

Zaten Tata, prestijli değil ucuz arabalarla anılan bir marka.

Ancak aynı Tata, 2008 yılında gitti, İngilizlerin göz bebeği Jaguar’ı satın aldı. Birçok İngiliz bu haberi aldığında karalar bağladı, güneşin batmadığı imparatorlukta artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Satışın gerçekleştiği sırada İngilizler Tata’ya dair bilgi topladılar, bu marka araçları incelediler ve birçoğu için Jaguar artık Jaguar değildi, gözden düşmüştü.

Emperyalizm ve sömürgeci kültür böyle bir şey işte. Meselenin arka planında uzun yıllar Britanya İmparatorluğu’nun sömürgesi olan Hindistan’dan bir şirketin çıkıp İngiltere’nin sembollerinden birisini alması yatıyordu. İngiliz burjuvalar bunu kabullenemiyordu ama onların etkisinde akıl tutulması yaşayan birçok İngiliz işçi de mutsuz olmuştu. Halbuki hiçbiri 1989’da Jaguar ABD devi Ford tarafından satın alındığında oralı bile olmamıştı. Önemli olan baldırı çıplak Hintlilerin gelip İngilizleri can evinden vurmasıydı!

Şimdi izninizle bundan yüz yıl öncesine gidelim. O dönem bazı Hintli ekonomistler, özellikle solcu, devrimci olanları, İngiliz sömürgeciliğinin ister istemez Hindistan’da güçlü bir sermaye sınıfı yaratmakta olduğuna işaret ediyor ve ülkenin illa aynı geri kalmışlık düzeyinde kalmayabileceğini söylüyorlardı. Sömürgeciliğin ve emperyalizmin mantığının geri bıraktırmak olduğunu ileri süren batılı bazı aydınlar ise farklı görüşteydi. Sonuçta Hindistan’ın yoksulu bol ama ciddi bir kapitalist ekonomi olmaya doğru gittiğini düşünenler haklı çıktı.

Hindistan’da kapitalizmin temelleri bağımsızlıktan sonra değil, önce atıldı. Örneğin, Tata’nın kökleri 1868’e kadar uzanıyor.

İşte o Tata Jaguar’ı satın aldığında, yalnızca şirketin İngiltere’deki fabrikalarında çalışan işçiler memnun olmuştu. Çünkü Ford yatırım yapmıyor, yatırım yapmayan Jaguar değer yitiriyor ve işçiler kabağın kendi başlarına patlayacağından kaygı duyuyordu. Ayrıca fabrikada ciddi sayıda göçmen işçi çalışıyordu ve onlar Hintli patronun Amerikalı patrondan daha anlayışlı olmasını bekliyordu.

Oysa sermaye her yerde aynıydı, patronların ulusu filan yoktu. Hint yoksullarıyla Hintli zenginleri birleştiren gerçekte tek bir şey bulamazdınız. Ancak aldatılmış, ahmaklaştırılmış bir yoksul, kendi ırkından bir patronun başarısından gurur duyabilirdi.

Tersine kardeş olan İngiliz işçisi ile Hintli işçiydi, onların çıkarları ortaktı.

Ve şimdi Tata her ulustan işçiye bu gerçeği bizzat anlatacak adımlar atmakta. İngiltere’de başka yatırımları da olan Tata geçtiğimiz hafta ülkedeki fabrikalarda çalışan 1000 kişiyi işten atacağını açıkladı. Şirketin yüze yakın ülkede faaliyeti var ve başka yerlerde de işten çıkarmaların gerçekleşeceği biliniyor.

Şimdi kim kimi yuttu?

Tata Jaguar’ı mı alt etti, yoksa filler karıncaları ezmeye devam mı ediyor?

Karar sizin…