İşçi sınıfı modern bir sınıftır, ya sendikalar?

Haziran Direnişi’nde işçi sınıfı neredeydi?

Soru çok soruldu, epey de yanıt birikti. İşçilerin direnişte yaygın olarak yer aldığı ancak işyerlerinde değil de mahallelerde harekete geçtiği söylendi. Doğruydu bu, ofisten çıkıp kıravatını gevşeterek barikata koşturan büro emekçisinden ibaret değildi halk hareketlenmesinde işçilerin varlığı…

İşçi sınıfının değişen yapısı üzerinde duruldu. Kolayca “orta sınıf” diye yaftalanan geniş bir emekçi toplamın mevcut düzenden hoşnut olmadığı keşfedildi. İşçi sınıfının kapsamı, tanımı gözden geçirilmeliydi.

Sendikalara pek az ilişildi. Direnişin en kritik anlarına denk gelen “genel grev”in başarısızlığından, sendikaların direnişe neredeyse hiç ek enerji katmayışından söz etmeye gerek duyulmadı. Ya kanıksanmıştı sendikaların hâli ya da herkes ucu kendisine dokunacak diye ses çıkarmamayı tercih ediyordu.

Kuşkusuz sendikal yapıların yaşadığı tıkanmanın ideolojik ve siyasal nedenleri var. Bunların bir çırpıda hallolması mümkün olmadığı gibi, konu yalnızca sendikaların iç dinamiğiyle ilgili de değil.

Ancak 2013 yazında yaşananlar, sendikaların bugüne kadar saptanagelen yapısal sorunlarına yenilerinin eklendiğini, Türkiye solunun bütün düzlemlerde gidermesi gereken arazların daha fazlasının sendikalarda biriktiğini gösterdi.

Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye’de sendikalar, 1980 öncesinden devralınması gereken olumlulukları gözden çıkarırken, kendilerini arkaik, çağdışı hale getiren eski alışkanlıklarla devam etmekte ısrarlı gibi duruyor.

Haziran Direnişi, Türkiye işçi sınıfının sanıldığının ötesinde kentlileştiğini göstermiştir. Oysa Türkiye’de sendikalar, hâlâ 1970’lerin sınıf kültürünü yaşatmak için uğraşıyor sanki. 1960 ve 70’li yıllarda DİSK, işçi sınıfı kültürünün şekillenmesine, sınıfın kentli görünüm kazanmasına ve işçi kültürünün toplumsal meşruiyetinin artmasına tarihsel bir katkı yapmıştı.

Türkiye’de sendikalar hâlâ o noktada.

Kurumsal yapısı, iç kültürü, toplumsal kimliği 40 yıl öncesinde… Ve sınıf sendikacılığının aldığı darbeler nedeniyle, bugün geçmişin bir karikatürü var karşımızda. Kimseyi suçlamak gibi bir niyetim yok. Bir sonuçla karşı karşıyayız.

Bu sendikaların eğitilmiş, kentlileşmiş, genç işçilere cazip gelmesi olanaksız.

KESK bir fırsat yakalamıştı, olmadı. Umut veren bir konfederasyon bir dizi nedenle kötürümleşti. Ayrı konu bu…

Evet, bugün sendikaların yeni kuşaktan işçileri kendine çekmesi çok zor. Çünkü sendikalar ve sendikal çalışmada sol eski sınıf profiline ve eski sınıf kültürüne takılmış durumda. Her şeyin değiştiğini iddia edenler bile işçi sınıfının saatini durdurmuş, ezberle hareket ediyor. Sendikalarda 12 Eylül öncesinde aktivist olan birçok yönetici, uzman var hâlâ… O yıllarda DİSK’i devrimci, ilerici, güçlü yapan neydi, bu soruya daha fazla yanıt vermeli ama 1970’lerdeki sendikal kültürü bugün yaşatmaya kalkmamalılar.

İşçi sınıfı modern bir sınıftır.

Sendikaların işçi sınıfının örgütlenmesinde, çıkarlarının savunulmasında bir rolü olacaksa, onlar da modernleşmelidir.