İlan etti: Alevi başbakan olamaz!

Kemal Okuyan'ın "İlan etti: Alevi başbakan olamaz!” başlıklı yazısı 23 Aralık 2012 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

ODTÜ’deki protestoya çok sıkıldı. Çok sıkılınca çok konuşuyor. Çok konuşunca kontrolü yitiriyor. Düşündüğü, düşünmediği ne varsa ortaya döküyor.

İki gündür dinliyoruz, okuyoruz. “Siz ne biçim hocasınız” diye çıkıştı, ODTÜ’lü öğretim üyelerine… “Uzaya uydu yolluyorum, onlar ne yapıyor” diye ego şişkinliğinin şahika noktasına yükseldi…

Kürtajdan girdi, Suriye’den çıktı… Kuvvetler birliği konusunda çark etti, kah esti gürledi, kah gülümsedi ve araya olağan koşullarda ortalığı ayağa kaldırması gereken bir laf sıkıştırdı.

Tayyip Erdoğan aynen şöyle dedi: “Esed, halkın yüzde 85’i Sünni olmasına rağmen yüzde 15’le kontrol altına alan birisidir. Orada azınlığın çoğunluğa tahakkümü vardır.”

Bir kere doğru değil. Saygı sorunu olduğu için Suriye’nin yaklaşık yüzde 10’luk Hıristiyan nüfusunu el çabukluğu ile yüzde 85’in içine katmakta bir sakınca görmüyor. Bu kadar rahat! Kaldı ki, bu istatistikler bazı ülkelerde ciddi oranlara yükselen “dinsel inancı olmayanları” kapsamıyor.

Ancak asıl sorun, Erdoğan’ın siyasi iktidarları liderlerinin dinsel kimliklerine göre tasnife kalkması. Suriye’de Esad yönetimini çeşitli nedenlerle eleştirebilir, hatta gayrimeşru ilan edebilirsiniz. Şam’da bir azınlık iktidarı olduğunu ise, tek bir koşulda, bu iktidarın halk desteğini yitirdiğine dair somut bulgulara sahipseniz, söyleyebilirsiniz.

Oysa Erdoğan’a göre Suriye’de devlet başkanı Sünni olmadığı sürece, söz konusu olan bir azınlık iktidarıdır. Zaten benzer bir mantıkla Irak’taki hükümete de azınlık yönetimi demiştir.

Bunun anlamı nedir?

Bunun anlamı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın, bir Alevinin ya da dinsel inançları olmayan birinin Türkiye’de başbakan olamayacağını ilan ediyor oluşudur.

Başka açıklaması olabilir mi? Demek ki, Erdoğan’ın Suriye’deki temel derdi “Sünni olmayan” bir kişinin devlet başkanlığı…

Suriye’de olmaması gerekiyorsa, Türkiye’de de olmaması gerekir. TBMM’de Sünni Müslüman olmayan kaç milletvekili var, bilmiyorum. İşin gerçeği insanların dinsel tercihleri beni bir noktaya kadar hiç ilgilendirmiyordu. Ancak AKP iktidarı, zengin azınlığın diktatörlüğünü Sünni çoğunluğun “yönetme hakkı”yla kamufle etmeye kararlıysa, o zaman bu işlere ses yükseltmenin zamanı geldi geçiyor.

Ne var ki, kimse bu konuyu önemsemiyor. Hâlâ “Türkiye laiktir laik kalacak” diye slogan atanlar var. Türkiye laik filan değil, bunu anlayın.
Başbakan’ın Suriye’den hareketle “Aleviler başbakan olamaz” demesi, laikliğe darbe olarak görülemez artık. Bu düpedüz din devletinin kurulması için yeni bir hamledir.

Haftalar önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde din temelli temsiliyet öneren bir başbakandan söz ediyoruz. Benim bildiğim, soL dışında kimse bu önerideki tuhaflığa işaret etmedi. Şimdi aynı Başbakan, Sünni olmayanlara dönüyor ve “haddinizi bilin” diyor.

AKP’nin “Alevi açılımı”na omuz veren liboş solcular, kimlik siyasetini, etnik ve dinsel referansları tepemize çıkararak devrimcilik yapanlar neredesiniz, neden gıkınız bile çıkmıyor?