İdeolojilerin sonu mu?

Milliyetçilik… Liberalizm… Sosyal demokrasi… Faşizm… Muhafazakarlık… Sonra Keynesçilik, neoliberalizm, üçüncü yolculuk… Daha bölgesel ölçekte İslamcılık… Peronizm… Böyle gidiyor…

Bunların tamamı kapitalizmin ürünü değil elbette. Ama sermaye bütün bu ideolojilere kendi egemenliğinde belli bir yer verdi, bazılarını tekeline aldı, bazılarını elinde tutmadan bir gün bile rahat edemedi. Bu ideolojilerin kendi arasında zaman zaman öne çıkan mücadelelerin kendisi, bilinçli bir tercihin ürünü olmasa da, kapitalizmin toplumsal ömrünü uzatmaya yaradı.

Birbirlerinden aldılar-verdiler, eklemlendiler. Zaman içinde ayrımlar da silikleşti. Kapitalizm krizden krize yuvarlanırken, egemen sınıfın gereksinimleri ideolojileri yıprattı. Siyasette ortaya çıkan aynılaşma, ideolojileri de krize soktu.

Ancak her zaman sermayenin elindeki ideolojik birikimi canlı tutan, sivrilten bir olgu vardı: Komünizm!

Özellikle Sovyetler Birliği’ne karşı mücadelenin yakıcılığı, kapitalizmi ideolojik açıdan diri tuttu. Bağnazlık, gericilik, akıldışılık kendini sürekli yeniledi. Mecburlardı, karşılarında bütün yetersizliklerine rağmen, çekici bir toplumsal sistem vardı.

1991’de Sovyetler yıkıldı, sermaye sınıfı ideolojik açıdan boşa çıktı. Biliyoruz ki, geniş yığınların hayatı algılama kanallarıyla ilgili olan ideolojik alan, karşıtlıklar ve mücadeleler üzerinden tarif edilir. Kapitalizm, Sovyetler Birliği sonrasında karşıtının ortadan kalktığını sandı ve alabildiğine özgürleşti. Bu, ideolojik alanda tembelleşmeyi de beraberinde getirdi.

Rakipsiz, insanı küçümseyen, her tür baskı ve adaletsizliği yutturacağına inanan bir sınıfa dönüştü burjuvazi.

Üstüne “ideolojilerin sonu” diye bir tahlil attırıldı ki, yeme de yanında yat!

Şimdi işler karışıyor. Kapitalizmin krizinde bir de ideolojik boyut var artık. İnsanlığa hiçbir şey sunamayan, heyecan yaratmayan, elindeki havuç ve sopayla kalakalan bir sömürücü sınıf!

Havuç ve sopanın kendisinde bir ideoloji vardır ama yetmez. Havucu ve sopayı kullanacağın kitle havucu ya da sopayı yerken bir yere bakmak zorunda.

Neresi?

Siyasal İslam bu nedenle hem Türkiyeli kapitalistlere hem de uluslararası tekellere ilaç gibi gelmişti. Nitekim tepe tepe kullandılar.

Şimdi çöküyor. Siz hâlâ cemaat-AKP çatışmasına odaklanın, ortada başka bir sonuç var: Etkili bir ideolojik enstürman olarak İslamcılık da krize girdi.
Aşırı yüklenmeden dolayı. Kaldıramadı.

Bunun sonuçları hemen alınmaz. Ama kolay kolay ortadan kalkmaz.

Yalnız Türkiye’de değil. Mısır’da da…

Etkisi dağılıyor.

Pakistan’dan veriler geliyor. Onca baskıya rağmen, en hızlı yaygınlaşan akımın “ateizm” olduğu söyleniyor. Abartı olabilir ama mutlaka bir gerçekliği vardır. Çünkü gerçekten kaldıramayacağı kadar ağır bir yük bindirildi İslamcı ideolojiye…

Solda bir öyle bir böyle yapanların, ideolojik titizliğe önem vermeyenlerin de krizidir bu. Boşluğa yuvarlanacaklar. Hem nalına hem mıhına solculuk olmaz, devrimcilik olmaz.

Durmak yok, yola devam!