"Hukukun Üstünlüğü Kemal" Yetmez!

CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı için hazırlanan seçim şarkısını dinledim. Altı üstü seçim şarkısı, "beğendim-beğenmedim"e gerek yok ama bazı yerlerinde gülümsedim. "Adaletin kılıcı Kılıçdaroğlu" bölümleri, ismi lazım olmayan bazı filmlerden çıkıp geliyormuş gibi...

Kendisi beğendiyse sorun yok, zaten CHP'nin İstanbul stratejisinin "yolsuzluklar" olduğu açıkça ortada. Bu açıdan Kemal Kılıçdaroğlu'nun eline kılıç tutuşturulmasında şaşacak bir şey bulunmuyor.

Kemal bey "namuslu adam" olarak benimsendi. Çürüyen, her tarafından sahtekarlık fışkıran bir toplumsal ortamda Kılıçdaroğlu tipindeki bir siyasetçinin yaygın kabul görmesi oldukça sevindirici bir gelişme. Ama bunu fazla abartmamak gerekiyor. Kılıçdaroğlu'na dönük ilginin tek nedeni "dürüstlük" olmasa gerek. AKP'lilerle başedebilme becerisine sahip olduğunu göstermesi de onun kahramanlaştırılmasının nedenlerindendir. Unutulmamalı ki, bu ülkede Cem Uzan'ın bile ilahlaşmasına ramak kalmıştı.

Tanımadığım birisinin "dürüstlük" katsayısına dair söz söyleme şansım olmadığı gibi CHP'de milletvekilliği yapan birisine asla kefil olmayı düşünmem. Masumiyet nerede başlar, nerede biter, karmaşık konular bunlar. Ama Kılıçdaroğlu'nu karşı karşıya geldiği Fırat, Gökçek, Topbaş gibi adamlarla aynı kefeye koymak düpedüz adaletsiz bir tutum olur.

Peki Kemal Kılıçdaroğlu adaletten yana tutum alabilir mi? Kendisinin de pek benimsediği "adaletin kılıcı olma" sözü, bir milletvekili ve belediye başkan adayı olarak son 5-6 aylık performansını ne kadar tanımlıyor?

Hiç tanımlamıyor!

Kemal Kılıçdaroğlu adaletten değil hukuktan yanadır. Yol yordama, usule önem verir. Bu iyi bir şey midir? Elbette iyi bir şeydir. Ama aynı zamanda bugünkü adaletsizlikleri meşrulaştırdığı oranda, bu kötü bir şeydir de.

Kemal Kılıçdaroğlu siyasetçinin ticaret yapmasını sorgulamaz, vergi kaçırıp kaçırmadığını sorgular. Kemal Kılıçdaroğlu belediyelerin bütün hizmetleri özelleştirmesini, taşerona devretmesini önemsemez, bu hizmetlerin "yandaş" ya da "aileden" şirketlere yaptırılmasını önemser. Kemal Kılıçdaroğlu yerel yönetimlerinin devasa kredilerle borçlanmasını dert etmez, bu kredilerin usulsüz açılıp açılmadığını dert eder. Kemal Kılıçdaroğlu büyük kentlerin ihalelerle yağmalanmasını normal karşılar, ihale şartnamelerindeki özel hükümlere kafayı takar.

Kemal Kılıçdaroğlu'nda adalet nosyonu yoktur. O yalnızca hukukun üstünlüğüne inanır. Bu ülkede yasaların nasıl, kimler tarafından ve hangi amaçla hazırlandığını hesaba katmaz. Devlet çarkını döndüren yönetmelik ve genelgelerin özel çıkarlara nasıl denk düşürüldüğüyle ilgilenmez.

Önemli olan kurallara uygunluktur.

Piyasa mekanizmalarının bu toplumu bir ağ gibi kuşatması, mevcut ekonomik yapının sürekli eşitsizlik üretmesi, belediyelerin bir sömürü, kâr ve yağma platformu haline gelmesi mesele değildir, yeter ki evraklar tamam olsun!

Asalak bir şirketin devletten ucuza alıp halka kazık atarak sattığı elektriğin bedelini ödeyemeyecek kadar yoksul bir vatandaşın, kapısına dayanan ve yine yoksul bir şirket çalışanının eline bir şeyler sıkıştırıp, üç-beş günü kurtarmaya kalkması "hukuksuz" bir durumdur ama "ayıp" değildir. Adaletsiz bir davranış hiç değildir. Burada tek adaletsizlik, halkın temel gereksinimlerinin ticaret konusu haline gelmesidir.

Türkiye'de belediyelerin piyasa mekanizmalarının etkin ve kritik bir unsuru olarak yapılandırılmasında CHP'nin büyük katkısı olmuştu. Kemal Kılıçdaroğlu bu katkıyla övünmekte ve baştan aşağıya adaletsiz bir yapıyı "hukuk" kuralları içinde işleteceğini ileri sürmektedir.

İşler mi?

İşlese ne yazar ama işlemez!

Açgözlü burjuva sınıfı kural tanımamaya alışmıştır. Kredi ve ihale sarmalı çürütür, Kılıçdaroğlu İstanbul çukurunda dönen parayı sayacak zaman bile bulamaz. Ya onun yanından dolaşırlar ruhu duymaz, ya onu da alıştırırlar, ya da bir kenara atıverirler.

Seçilirse tabi...

Seçilmesini istemiyor muyum?

Ayıp değil ya, istemiyorum. Sahte çözümlerin, hayali kahramanların bu ülkeyi oyalamasından yana değilim.

Kılıçdaroğlu'nun elinde tuttuğu "hukukun üstünlüğü" kılıcıdır. Oysa bize adalet lazım!

Adalet Kılçdaroğlu'nun dosyalarına sığmıyor ne yazık ki!